Onun böylesine güven kazanmasının simgesi, milli mücadelenin ilk yıllarında Sivas'taki bir "gaz lambası"dır. Bu öyküyü, "gaz lambası"nın değil, "ampul"ün simge olduğu 2005 yılı 19 Mayıs gecesi okudum. Satırların yaptığı çağrışımı, yazının sonlarına bırakıyorum. Bakalım size de aynı çağrışımı yaptıracak mı?.........................Altemur Kılıç, "KILIÇ'tan KILIÇ'a" adlı kitabında (*) babasının asıl adının Asaf olduğunu, I. Dünya Savaşı'nda genç subay olarak çarpıştığını ve savaş sonrası Azerbaycan'dan İstanbul'a döndüğünü anlatıyor.2 genç subay arkadaşıyla, "Birlikte ne yapabiliriz?" diye düşünüyorlar ve karar veriyorlar. Orta Asya'da bulunan Enver Paşa'ya katılacaklardır. İttihat ve Terakki günlerinden tanıdıkları cemiyetin muhasibi, Akhisar'daki Galip Hoca'ya (Celal Bayar) giderler. Ondan yol parası isterler."Parayı vereyim, Orta Asya'ya gidin... Enver Paşa'ya katılın ama geri dönünce acaba Anadolu'yu yerinde bulacak mısınız?" sorusuyla karşılaşırlar. Celal Bey, "Bana kalırsa siz Sivas'ta Mustafa Kemal'e iltihak edin (katılın)" der. Böylece üç genç subay, Mustafa Kemal'in Sivas'taki karargâhına varırlar.Ne var ki Mustafa Kemal, "onların, Enver Paşa'nın adamları olabileceklerinden kuşkuludur." Ancak... Mustafa Kemal'in Samsun'a beraber çıktığı Mutemet Emir Subayı Üsteğmen Muzaffer (Kılıç), 3 genç subaydan adı Asaf'ın (daha sonra adı Kılıç Ali olacaktır) dayı oğludur.Mustafa Kemal'e, "Paşam, ben kefilim" diyerek güvence verir. Paşa, "Peki gelsinler" der. Mustafa Kemal hâlâ kuşkuludur. Kitaptaki satırlara göre, Asaf (Altemur Kılıç'ın babası Kılıç Ali) Atatürk'ün gözlerindeki kuşkuyu hisseder ve masanın üzerindeki "gaz lambası" şişesini avuçlar. Parmaklarının derisi lambanın camında kalır ama Mustafa Kemal'in güvenini de kazanmış olur............................Yıllar önceki sohbetlerimizde ise, Altemur Ağabey, bize şöyle anlatmıştı... Ki sanıyorum gerçek de bu: "Atatürk'ün kendilerine güvenmediğini hissedince babam, 'Size işte böyle bağlıyım Paşam' diyerek, masanın üzerindeki gaz lambasını avuçlarıyla kavrar. Elini lambadan çekmez.Atatürk'ün gözlerine bakar. Öylece durur. Atatürk de ona ve kızgın şişeyi tutan ellerine bakmayı sürdürür.Yanık kokusu hissedilir. Aradan belki dakikalar kadar uzun gelen 5-10 saniye geçer.Mustafa Kemal 'Çek elini çocuk' diyene kadar lambayı avucunda sımsıkı tutar. Avuç ve parmak derilerini lambada bırakarak çektiği eline bakmaz bile...'Sağ olun, son nefese kadar emrinizdeyiz Paşam' der. Mustafa Kemal'in böylece güvenini kazanır. Atatürk, onun Asaf olan ismini pek beğenmez, İstanbul Kılıç Ali semtinden olduğu için adını Kılıç Ali koyar."..........................Altemur Kılıç'ın ağabeyleri Galatasaray'ın unutulmaz ismi Baba Gündüz (Kılıç), Yalın Kılıç ve Keskin Kılıç'tır. Sivas'a dönelim... Mustafa Kemal, bu genç subayları önce kendisini kaçırmak üzere Harput Valisi Ali Galip'le işbirliği yapan İngiliz ajanı Binbaşı Noel'i yakalamakla görevlendirir. Bir sonraki görevi ise, Güney cephesinde Ayıntap (Gaziantep) ve Maraş'ta Milli Mücadele'yi örgütlemektir. Burhan Cahit'in Gaziantep-Kahramanmaraş müdafaalarına ait kitabının kapağındaki Gazi'nin 4 süvarisi, at sırtında güneye giderler ve yeni savaşa atılırlar. Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında ve Atatürk vefat edene kadar Kılıç Ali onun en yakın ve en sadık dostu olarak hep yanında kalmıştır...........................Sivas'ta Milli Mücadele'nin daha ilk yıllarında gaz lambasının kızgın fanusu etrafında oluşmuş Atatürkçülük...Ve... Yazının başında yansıttığım çağrışım... Türkiye "Ampul" döneminde...2005 yılı 19 Mayıs'ında... Samsun'da alternatif gösteriler düzenlenirken ve daha bir sürü şey olurken, belki de Atatürkçülük, gerekirse kızgın "ampul"de elini yakmak sınavından geçecek diye düşündüm...........................(*) KILIÇ'tan KILIÇ'a Bir Dönemin Tanıklığı-Altemur Kılıç- Remzi Kitabevi: 2005.Altemur Kılıç'ın görüşlerinin bazılarına katılır, bazılarına katılmayabilirsiniz ama kitapta anlatılanlar, gazetecinin tarihe tanıklığı... Zevkle okuyorum. g.civaoglu@milliyet.com.tr Altemur Kılıç'ın babası Kılıç Ali, Atatürk'ün en yakınlarından biriydi.