Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Türkiye'de siyasetin altın kurallarından biri şudur: "Asker üzerinden siyaset yapılmamalı. Silahlı Kuvvetler açıklama yapmak zorunda bırakılmamalı." Genelkurmay tarafından dün yayımlanan bildiri, o zorlamayı gösteriyor.
YAŞ'ın atama yetkisi olmadığını bile bile varmış ve de rahatsızlık yaratan atama yapılmış gibi haber yayan "kasıtlı kişiler" kimler?
Yahut bunu bile bilmeyenler kimler?
Kimler, Türk Silahlı Kuvvetleri'nce "nefretle" karşılandı?
Uzun süredir kullanılmayan "Cumhuriyet'in değişmez ilkelerini kollamak ve korumak görevi" Genelkurmay açıklamasında neden yer aldı?
Mesaj kimlere?
Kimler Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ve onun mensuplarını yıpratma çabasında?
Keşke bu bildiri yerine, Milli Savunma Bakanı ya da Anayasa'nın, kurumların uyum içinde çalışmalarının koordinasyonu görevini verdiği Cumhurbaşkanı askerin duyarlığını üstlenselerdi. Açıklamayı onlardan biri yapsaydı.

Kadrolaşma bağlamında sivil kesim için de birkaç satır... Memur hükümetin değil, devletin memurudur.
Sıfatı "devlet memurudur".
Hükümeti değil, devleti temsil eder.
Hükümetler değişse bile devlette devamlılık ilkesi bürokraside süreklilikle sağlanır.
Memurlar Hükümet Personel Rejimi'ne ve Yasası'na değil, Devlet Personel Rejimi'ne ve Yasası'na tabidir.
Danıştay'ın temel işlevlerinden biri de devlet memurunun özlük haklarını korumaktır. Hükümet memurunun değil...

O halde Başbakan R. T. Erdoğan'ın "İktidarlar göreve kendi getirdikleri memurlarla çalışırlar" söylemi, Türkiye'nin hukuk sistemine ve personel rejimine aykırıdır.
İktidarlar, devletin memurlarıyla çalışırlar. Onları keyfi olarak değiştiremez, hükümetin memuru yapamazlar.
Başkan değiştiğinde, kendi kadrolarını kursun diye bütün üst düzey bürokratların istifalarını sunduğu sistem, Türkiye'de değil ABD'dedir.
Buna karşılık İsveç'te başbakanın, bakanların memur atama yetkileri sıfırdır. Sadece politikaları saptarlar.
İtalya'da 20 yılı aşkın süre, üç beş ayda bir değişen koalisyon hükümetlerine karşın, ekonominin gelişmesi, deneyimli ve yetenekli kadroların sürekli görevde kalmalarıyla izah edilir.
Türkiye'de neden, yeni iktidarlarda kodamanların biraderleri, bacanakları, yeğenleri ve eski belediyeci dostları daha yetenekli olsunlar?
Neden üst düzey bürokratların koltuklarına onlar oturtulsunlar?

Başbakan Erdoğan Devlet Personel Rejimi için bir kalite tanımı mı getirmekte?
"Beraber çalışacağım bürokrat, ben daha leb demeden leblebiyi anlayacak, beden dilimi bilecek."
Devlet memuru sınavlarında leblebi ve beden dili soruları yoktur.
Sicil yönetmeliğinde de öyle.
Üst, asta usulüne göre emir verir. Ast da yasal çerçevedeki emirleri yerine getirir.
Başka ölçüt yok.
Devlet memuru leblebici horhor değil.
Bütün gün Başbakanın yürüyüşünden, bakışından, kaşından gözünden anlam çıkarmaya kalkışmak için NLP (Neuro Linguistic Programming) uzmanı olmak gerek... ki bu işin uzmanları, müsteşar aylığını bir günde kazanıyorlar, neden memur olsunlar?

Ancak seçimleri kazanmış bir siyasi partinin, programını uygularken yeteneğine inandığı kadrolarla çalışmak hiç mi hakkı değil?
Elbette hakkıdır.
Bu hakkı teslim edecek ve sınırlarını çizecek olan "atamanın" kendisidir.
Böyle bir değişikliğin gerekli olduğu ve atananın kalitesi, toplum vicdanında benimsenir. Sorun olmaz.
Hükümetler bu ölçüte uydukları sürece rahatsızlık yaratmazlar.
Tepkiler, bir zihniyetin kadrolaşma görüntüsünedir. Daha önce aynı şeyi yapan MHP'ye de tepki gösterilmişti. Akraba - ahbap - çavuş ilişkileri ile yapılan atamalar, önceki hükümetler döneminde de sorgulanmıştı.
Bir önceki hükümetten atama rakamları vermek "kötüyü örnek" göstermektir.
Oysa AKP, farklı olduğu iddiasıyla oy istemişti.
Fark, gideni bile aratmak olmamalı.