Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Karabiber tenli, çıplak ayaklı Diva diye anılan Cesaria Evora sahnede..."Creole" dilinden morna'larını, coladera'larını dinlerken gözlerim çıplak ayaklarına odaklanıyor ve düşünüyorum. "Bizim siyasi parti liderleri de çıplak ayakla, siyaset yapamazlar mı?"
Biraz açayım...
Cesaria Evora, CD'leri 4 milyon satan bir müzik tanrıçası.
Melankolik ve de had safhada romantik sesini konyak ve sigara dumanı ile harmanlamış.
Afrika'nın kuzeybatısındaki 10 adadan biri olan Sao Vincente'de 47 yaşında keşfedilmiş.
Tüm gençliği barlarda şarkı söyleyerek geçmiş.
53 yaşında uluslararası şöhret olmuş.
Şimdi 61 yaşında.
Madonna'nın nikahında şarkı söylemesi isteğini geri çevirmiş.
Ricky Martin, onun amansız hayranı.
Otomobilimde çalan CD'leriyle sesi kalbimi saran aura.
Bodur çalı gibi saçları, kara teni, ilkel Afrika kulübesinden az önce çıkmış gibi bir görüntü yansıtan entarisi... Toplu vücudunu zor taşıyan çıplak ayaklarıyla çıktı İş Sanat'ın sahnesine.
Gözleri ışıl ışıldı.
Ceseria, "Yıllarca çıplak ayakla dolaşmaya alışmışsan, ayakkabı giydiğinde özgürlüğünün kısıtlandığını hissediyorsun" diye açıklıyor.
Bu olağanüstü yalınlıkla bir anda salonda onu izleyenleri, bizleri kazandı.
Hiç zorlanmadan. Kırıtmadan, kıvırmadan... Konuşmadan.
Olduğu gibi görünmesi, göründüğü gibi olması onun karizmasıydı.
Ardından, o harikulade sesi, notalar ve yorumu geldi.
Ara verildiğinde, diğer orkestra arkadaşlarıyla birlikte kulise gitmedi. O hiç vazgeçemediği sigaralarından bir tane yaktı. Piyanoya yaslandı. Dumanın tadını çıkarttı. Zaman zaman salondakilere bakıp muzipçe ve belli belirsiz gülüyordu.
O bir imaj değildi.
O gerçek Cesaria idi.

Son yıllarda bizde toplumu peşine takabilecek liderler neden çıkmıyor.
Sanıyorum...
Nedenlerden biri "cilalı imaj" tutkusu.
Liderliğe soyunanlar, ayakkabı giymeyen çıplak ayaklı "Diva misali" kendileri gibi olamıyorlar.
"İmaj maker" denilen imaj yapıcıları, öyle bir "görüntü" çiziyorlar ki... Belki tek tek unsurlar fena değil ama resmin bütünü tutturulamıyor.
Bir yerde okudum... "Kızın ağzı, burnu, gözünün rengi, saçı ayrı ayrı güzel de, hepsi bir arada - olmamış - dedirtiyor."
Cilalı imajcıların lider yaratımları da öyle.
Yapmacık kalıyor.
"Efendim spor giyinseniz. Türbanlıları da savunsanız... Biraz askere yüklenseniz..."
Yani böylece lider, genç, demokrat ve cesur olacak!..
Sanki toplum enayi.

Geçmişte toplumu arkasına katanları anımsayınız.
İşte onlardan birkaçı...
Süleyman Demirel 39 yaşında AP Genel Başkanı seçildiğinde Türk kamuoyu önüne Isparta'nın İslamköy'ünden "çoban sülü" olarak çıkmıştı. Üç numara kazınmış koskoca bir kafa, cılız beden, kocaman gözler... Pırtık elbiseler içinde bir çocuk çoban fotoğrafı. Gerçi çok satan gazetelerde Başkan Johnson'la beraber çekilmiş resimleri de yayınlanmıştı ama halkın gözünde görüntüler şöyle yorumlanmıştı: "Bu, çobanın, Beyaz Saray'a uzanan başarı yolculuğuydu. Demirel, Türkiye'ye de böyle pırıltılı bir yolculuk yaptırabilirdi."
l965 seçimlerinde yüzde 55'in üzerinde oy aldı. 1971'e kadar her yıl satın alma gücü yüzde 6 arttı. Türkiye insanı 6 yılda neredeyse yarı yarıya zenginleşmişti.
Bülent Ecevit de halktan biriydi. Kasketiyle, mavi kravatsız gömleğiyle söylemiyle, 1971 askeri müdahalesinden sonra CHP Genel Sekreterliği'nden istifasıyla ve Kıbrıs'a harekat karararındaki cesaretiyle o bir efsane "Karaoğlan"dı.
Ölüm yılında rahmetle andığımız Özal da 1983 seçimlerinde dönemin askeri yönetimine tavır koyuşa rağmen partisini tek başına iktidara getirdi. Doğaldı. Kampanyasında kravat takmıyor. Kazak giyiyordu. Gençlere, çocuklara sesleniyordu. Kabukları kıracağını söylüyordu.
Her üçü de siyaseti çıplak ayak doğallığında yapıyorlardı.
Zaten papuç giydikten (!) sonra patinaj yaptılar.