"MABET" ABD eski Merkez Bankası'nın başkanlarından birinin yazdığı kitabın adıdır.
Orada şöyle der:
"Eğer hükümet 6 istiyorsa, 3 ver.
3 istiyorsa, 2 ver.
2 istiyorsa, 1 ver.
1 istiyorsa, sakın hiç vermemezlik etme.
Eğer birşeyler vermezsen, görevinde kalamazsın.
Koltuğunu korumak istiyorsan, hükümete istediği zaman daima biraz para vereceksin."
İşte, son zamanlarda kurumlaşma girişimlerinde örnek olarak gösterilen Merkez Bankası Başkanı'nın siyasi iktidarlar karşısındaki özerklik durumu!
Yani...
ABD'de bile yüzde yüz bağımsız bir konumu, yok.
Örnekler
Son haftaların rüzgarı, devletteki bütün yeniden yapılanmaları özerk kurullara vermek.
Son örnek...
Emniyet'teki tayin ve terfilerin de, tıpkı ordudaki
Yüksek Askeri Şura gibi bir özerk şuraya bırakılacağı,
İçişleri Bakanı tarafından açıklandı.
Bütün kurumlaşma ve özerkleşme eğilimlerinde, örnek olarak
Merkez Bankası Başkanı'nın konumu gösteriliyor.
Merkez Bankası Başkanı gibi dokunulmazlığı olan bir emniyet genel müdürünün,
Emniyet Şurası'nda başkanlık etmesinin güvence sağlayacağı görüşü, öne sürülüyor.
Ama...
Yukarıdaki satırlarda belirttim.
Merkez Bankası Başkanı bile siyasi etkinin tamamiyle dışında kalamıyor.
Bu konuda, olsa olsa en geçerli örnek,
Genelkurmay Başkanı'nın konumu ve
Yüksek Askeri Şura'dır.
Siyasi iktidarlar ise böyle örneklerin çoğalmasını istemezler.
Bankalar dramı
Özerk şura ve özerk kurum rüzgarı, bankalar üzerinde de esiyor.
Hazırlanan yeni
Bankalar Yasası'nda, son karar organı
"Bankalar Üst Kurulu" olacak.
Eskiden özürlü bankalar için hemen hemen aynı olan yasa maddelerine göre, şimdi de görevde olacak yeminli mürakıplar, rapor hazırlardı.
Fakat raporlar siyasi iradenin temsil edildiği ilgili bakanın yorumuna bağlıydı.
Uyutulurdu.
Ya da bakanın ters tarafına gelirse, uygulamaya konurdu.
Bugün gelinen noktanın nedeni, siyasi iktidara bırakılan bu keyfilik marjıdır.
Şimdi ise,
Maliye Bakanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı, Merkez Bankası, Hazine ve
Bankalar Birliği temsilcileri ile bir
Bankalar Üst Kurulu oluşacak.
Bu kurul üyeleri,
6 yıl süreyle atanacakları için bir tür güvenceye ve özerkliğe sahip bulunacaklar.
Ne var ki...
Merkez Bankası Başkanı için verdiğim örneği anımsayınız.
Neredeyse tamamı devlet temsilcilerinden oluşan bir üst kurulun, siyasi etkiden
"tam" arınacağı kuşkuludur.
Gene de bankaların kimilerinin arka bahçesi haline gelmesini önlemekte daha etkili olacağı açık.
IMF ve diğerleri
Son
Uzakdoğu ve
Rusya ekonomik krizleri için analizler yapıldı.
Sonuç...
Bunların finans sisteminin yeterince şeffaf olmamasından ve denetleme noksanlığından kaynaklandığı saptandı.
Şimdi bütün ülkeler, dünya finans piyasalarında kendilerine
güven imajı yaratmak için
bankalar sistemine makyaj yapıyorlar.
Yeni yasalar çıkartmak bunun başlıca yolu.
AB bile yeni güvence normları yarattı ve üye ülkelere bunları hukuk sistemlerine uygulama zorunluğu getirdi.
Türkiye de bunu yapmakta.
IMF'ye ve dünya finans piyasalarına yeni krediler için güven imajı yaratmak bağlamında, bu çok önemli.
Yüksek faiz ve düşük vergi kıskacı içindeki
Türkiye ekonomisi, ancak dış kaynaklarla bunalımı aşabilir.
İşin püf noktası...
Peki özürlü bankalar varsa, bunların iskambil kağıdından şatolar gibi yıkılmasını önlemek üzere üst kurul ne yapacak?
Bakanın iki dudağı arasından farklı yeni konum nedir?
Sorunun cevabını, büyük bankalardan birinin yöneticisi verdi:
"Eskiden batmakta olan bankayı, vaziyeti iyi olan bankaya rica ile aldırtırlardı.Şimdi emredecekler.
Kucağımızda emirle ve komutayla, cami avlusunda bırakılmış çocuk gibi batak küçük banka bulacağız.
Çaresiz emzireceğiz."
Yeni yasa, bir sihirli değnek değildir.
Bir anda herşey düzelmez ama keyfilikten, disipline ve kurumlaşmaya doğru yönelişte önemli bir adım olabilir.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr