SİYASET madalyonunun iki yüzünde, iki farklı görüntü var.
Önce birincisi...
Deniz Baykal anlatıyor:
"Mesut Bey telefon etti.
- Sana verdiğim sözle bağlıyım - dedi.
Ancak...
Bazı sıkıntıları olduğunu ilave etti.
Seçim kararının alınışı, Meclis'in tatile girişinden sonraya, Ekim'e kalabilir.
VE SORDU:
- Sakıncası var mı? -
O'na, - anlayış gösterebileceğimizi... Çok gerekliyse, seçim kararının Ekim'de alınabileceğini - söyledim.
Teşekkür etti."
Baykal sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hükümet ortaklarının liderleri toplandı. Tartıştılar. Görüldü ki... bizim Mesut Yılmaz'la yaptığımız anlaşmadaki seçim tarihini aynen kabul etmişler.
25 Nisan'da seçimler yapılacak.
Hem yerel, hem genel...
Oysa...
Önceleri buna karşıydılar.
- Nisan'da seçim için, neredeyse 1 yıl önceden TBMM seçim kararı alır mı - diye eleştiriyorlardı.
İşte...
Demek alınırmış.
Liderler toplantısından sonra, Mesut Yılmaz gene telefon etti. - 25 Nisan 1999'da yerel ve genel seçimler için ilke kararı aldıklarını - bildirdi.
- Memnun olduğumu, teşekkür ettiğimi - söyledim."
Yani...
Baykal'ın penceresinden görüntüler olumlu.
Buna karşın, hala, "yeterince aydınlanmış olmayan" bir sorun var.
"Hükümetin bu yılın sonunda istifa etmesi.
Yerine, - Nisan 1999'a kadar hizmet verecek düşük profilli bir geçici hükümete bırakması... - "
Liderler toplantısında bu konu aydınlanmadı.
Yapılan açıklamada da bu sorunda teyet geçildi.
Baykal, konunun üzerine gitmiyor.
"Yılmaz ile ikimizin arasında bir anlaşmadır. Sözünü tutmak ya da tutmamak Yılmaz'ın siyaset kişiliğini ve üslubunu ortaya koyar" mesajını veriyor.
Kısacası...
Şu aşamada Deniz Baykal, bir zorlama yapmıyor.
Altını çizdiği konu genel ve yerel seçimlerin kesinlikle aynı tarihte ve beraber yapılacak olması...
Liderler toplantısından sonra yapılan açıklamada, bu konu için de aykırı bir cümle yok.
Sonuç...
Bir kez daha vurgulayalım ki...
Baykal'ın penceresinden kriz görünmüyor.
Fakat...
Ayaktaki diken 1999 başında kurulması gereken düşük profilli hükümettir.
Uygulanacak olan takım daha şimdiden, bu nedenle bile topallıyor.
Fakat...
Durmuyor... Çökmüyor...
Ayakta.
Fazilet Partisi'nin, "Kasım'da genel seçimlerin yapılması için girişimi" bu açıdan bakılırsa şanssız.
DYP'den bile destek görmüş değil.
Baykal "Bizden de destek alamazlar" diyor.
Ama...
Zaten "karşı pencereyi" FP'nin değil, Anavatan'ın...
Anavatan'ın kurmayları kendi pencerelerinden baktıklarında şöyle bir anlatımda bulunuyorlar:
"Ekim'de Meclis toplanacak.
Tıpkı...
Vergi Reformu Yasası'nda olduğu gibi 1 ay yoğun çalışarak YEREL YÖNETİMLER REFORMU'nu çıkartacağız.
Bu yasa müthiş ve köklü değişimler getiriyor.
Yerel yönetimlerin harcama yetkilerini ve olanaklarını yüzde 400 artırmakta.
Yerel parlamentolar diyebileceğimiz, güçlü meclisler oluşuyor.
Sağlık, kültür, eğitim, temel yatırımlar genellikle bu yerel yönetimler tarafından sağlanacak.
Böylesine önemli bir reformdan sonra oluşacak yerel yönetimlerin güçlü, etkili ve yetkili olmaları esasdır.
Zayıf ve yönetemeyen yerel birimler bir işe yaramaz.
O halde...
Güçlü bir yönetim için gerekli seçim sistemini de bu yasaya enjekte ettik.
Yerel yönetimlerin - iki turlu seçimle ve yüzde 50'nin üzerinde oyla - göreve gelmelerini sağlayacak seçim maddesini yasanın içine koyduk.
O halde...
Sayın Baykal'ın sözünü ettiği genel ve yerel seçimlerin bir arada yapılması mümkün olamayacak.
Çünkü...
Yerel seçimlere 2 turlu seçim sisteminin uygulanması söz konusu.
En doğrusu...
Nisan'dan 2 turlu yerel seçimlerin yapılmasıdır.
Genel seçimlerin ise, Mayıs'ta veya en doğrusu Eylül 1999'da yapılmasıdır."
Anavatanlılar'a göre...
"CHP'nin neden genel ve yerel seçimleri bir arada yapmak için ısrarlı olduğunu anlamak mümkün değil.
Çünkü CHP, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve diğer büyük kentlerde yerel yönetimleri almak için iddialı.
DSP sadece lider partisi.
CHP'nin ise, yerel örgütleri de kuvvetli.
2 turlu seçimleri kabul ederse, yerel seçimlerde şansı, DSP'den daha büyük.
Yerel yönetim seçimlerinden alacağı rüzgarla, genel seçimler için de hız kazanır.
Nisan'da 2 turlu yerel yönetim seçimleri yapılır.
Sonra...
Mayıs'ta veya daha iyisi Eylül 1999'da ise, genel seçimler."
Anavatan'ın kurmayları konuyu şöyle noktalıyorlar:
"Elbette... Genel Başkanımızın, Sayın Baykal'a verdiği sözle, attığı imzayla bağlıyız.
Ancak...
Korkarız ki...
Bu imza ya da söz yüzünden büyük yanlış yapacağız.
1 hafta içinde, Nisan'da seçim kararı alacağız... O zaman ne bize hayrı olacak, ne CHP'ye."
İşte madalyonun ikinci yüzü.
Seçim kararı Meclis'e gelebilir, ama oylamasının Ekim'e kalması ve zamana bırakılması da...
Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr