Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geriye deniz kıyısındaki şezlongda ve - yaz boyu barında çok kez rakı içtiğim - sahil otelindeki odasına bıraktığı 2 not kaldı:"Sularda kalacağım. Geri dönmeyeceğim."Artık yaşamayan vücudunu, akşamüstü balıkçılar buldular. Jandarmaya teslim ettiler.Şu satırları da onun yaşamına veda ettiği sahilde yazıyorum.Deniz zaman zaman "iç geçirircesine" kabarıyor.Suları ürperiyor.Burası, dünyanın en güzel köşelerinden biri.Bazı dostlar, "Öldüğümde küllerimi bu koya serpsinler" demişlerdi.Lise ile tanışmak isterdim."Gel, paletlerimizi takalım, yoruluncaya kadar yüzelim" derdim.Nefes borusu ve gözlükle, denizin altını seyrederek kulaç atardık.Yüzlerce balık, denizyıldızı, denizatı, tek - tük ahtapot... Denizin diplerine sütun sütun uzanarak maviyle oynaşan ışık, öylesine yaşam keyfidir ki...Ama...Lise, denize tek başına girdi.Tıpkı doğduğu gibi, ölüme de tek başına veda etti. Lise Rask, Danimarkalı bir kadın. Bodrumda, yazı geçirdiğim doğa cennetinde, şu satırların yazılışından önceki saatlerde denize girdi. Bir daha çıkmadı. 1998 Nisanında bir kot fabrikası, Gente dergisinde, jean pantolonlarının bütün yıkamalara direndiğini kanıtlamak iddiasıyla bir reklam yayımladı.Fotoğraf, suyun derinliklerinde, 8 genci gösteriyordu. Altında şöyle yazıyordu: "Bunlar, senin ilk jeanlerin değil, ama sonuncusu olabilirler. En azından güzel bir ceset bırakacaksın."Lisenin üzerinde acaba suda renk yitirmeyen bir jean var mıydı?Yaşamın tükenişine bile böyle, satıcı gözüyle bakan, beyinlerde buzul çağı yaşayan bir dünyadayız.Liseye kalbimin ılıman coğrafyasından sevgilerimle... Blue jean reklamı Gente dergisinde jean pantolonlarıyla ilgili reklam satırlarını, Eduardo Galeanonun - benim elime geçen - üçüncü kitabı "Tepetaklak - Tersine Dünya Okulu" adlı kitabından yansıttım.Eduardo Galeano, bildiğim spor yazarları arasında en iyisidir.Onun, dünya siyasetiyle harmanlanan ve edebiyat, felsefe derinliklerinde tat alan yeşil saha satırlarını, bu sütuna birkaç kez yansıtmıştım.Galeanonun daha 14 yaşındayken ilk makaleleri ve karikatürleri sol gazete ve dergilerde yayımlanmaya başlar.1973 yılında yargılanarak hüküm giyer.Önce Arjantine, sonra İspanyaya kaçar.Ülkesi Uruguaya, ülkesi sivil yönetime geçtikten sonra döner. Futbola da tutkun bir entelektüeldir."Yürüyen Kelimeler" kitabı, onun kelimelerle sevişmesiydi."Tepetaklak"ta, her sayfasıyla okuyanı altüst ediyor. Yürüyen Kelimeler Lisenin burukluğunu yaşamasaydım bile, "denizin derinliklerinde ölü bedenler üzerindeki jean pantolonların yıkamaya karşı dayanıklılık testi" gibi rezil bir reklamı anlatan satırları, gene de yansıtacaktım.Galeanonun "Tepetaklak" kitabındaki parmak izlerini göstermekti niyetim.Lisenin, suların derinliklerinde noktalanan yaşamı ile örtüştü...Galeanodan parmak izleriyle devam..."Pek çok küresel "gün" var."Anneler Günü... Babalar Günü... Çevre Günü... Hayvan Hakları Günü... İnsan Hakları Günü... vs."Ama..."Mafya Günü" yok.Dünyanın "yeni efendileri(!)" nasıl böyle ihmal edilir?Aslında...Mafya, dünyayı kuşatan bir "aura" gibi.Bu denli önemli (!) bir gerçekliği, yerkürede "özel bir gün" olarak anmalıydık.Dileyen "kutlar..."Dileyen "tükürür" bu kavanoz dipli dünyaya...Banka, holding, adalet, medya derken...Futbol da mafyanın pençesinde...Sporcular köle... Yöneticiler ve - sözüm ona - federasyon denen şemsiye örgütler de suç ortağı...Galeano, "Hapishaneler, bir toplumun aynalarıdır. Garibanlar hapishanelerde, büyük çalanlar dışarıda mı?.. Ona bakın. Kararı verin" diyor.Mafya Manifestosu şöyle olabilir: "Bütün babalar birleşin... BMden bir gün alın... Kaybedecekler, sizinle olmayanlardır (!)" g.civaoglu@milliyet.com.tr Mafya Günü