PAZAR günü yeni bir gazete yayımlanıyor; Habertürk... Sevgili Ufuk Güldemir’in isim babası olduğu televizyondan sonra gazete... Yeni yayınlara karşı gazeteci milletinin bir kısmı alerji duyar ama çoğunluk buna olumlu bakar. Bence de doğru olan budur.
İlk anım Haldun Simavi’yle ilgili.
Güneş gazetesini kurarken dağıtım engeliyle karşılaşmıştık. O sırada Londra’da olan Haldun Simavi’ye telefon etmiştim “Olur mu öyle şey, şimdi Kemal’e telefon ediyorum. Merak etme, çözeriz o meseleyi” demişti.
Dağıtım şirketinin satışlarının yüzde 42’si onun gazetelerine aitti. Sözü geçiyordu. Gerçekten meseleyi çözdü.
Sonra da kardeşi Erol Simavi’nin sahip olduğu Hür Dağıtım’a geçtik.
Meslekte rekabet ile düşmanlığı ayıran soylu tavırlardı.
Yıllar geçti, Güneş’te bu kez sahiplerden biri değil maaşlı Genel Yayın Yönetmeni’ydim, Sabah gazetesi çıkıyordu.
İlk gün Sabah’ın yarısından fazlası satılmadı.
Birkaç arkadaş “Müjde, Sabah tezgâhlarda kaldı” diye adeta bayram yaptı. Onlara, Metin Toker’in -adam gibi yapılması koşuluyla- söylemini vurgulayarak, “Her yeni gazete biz çalışanlar ve basın özgürlüğü için önemlidir, Sabah da yaşamalı. Kim bilir, zaman gelir, belki o çatı altında da oluruz” demiştim.
Ne ilginçtir ki 5-6 ay sonra Sabah’ta yazıyordum. Orada beraber çalıştığım arkadaşlarımdan öyle dostlarım vardır ki, hâla gönül galerimde seçkin yerlere sahiptirler.
Yeni komşuya da “Hoş geldin” diyor, adam gibi gazeteciliğin yapılacağı uzun ömür diliyorum.
HAYDİ ASLAN
ANTALYA karşısında 0-1...
Bordeaux maçında biraz olsun gülümsedik.
Ardından pazar gecesi “ligde kalmak ya da ligden düşmek” çizgisinde dolaşan Kocaelispor’a kendi sahamızda 2-5...
Cimbomlular için “kara pazar...”
Sonuçta fatura Skibbe’ye çıkarıldı. Bileti kesildi.
Skibbe’nin zaten sürekli beklediği bir sondu bu...
Ortak dostlardan dinledim.
Türk olan eşi, her maç öncesi “Bu hafta gönderilir miyiz?” yürek çarpıntısını yaşadıklarını söylüyormuş.
Bavulları hazırmış.
Böyle bir psikolojiyle Avrupa Süper Kupası almış Galatasaray’a nasıl hocalık yapılır?
Oscar ödüllü aktör olsa gene de gerilimini, kendine güvensizliğini saklayamaz.
Futbolcular bir şekilde bunu hisseder.
Takımı yaparken dişli futbolculara boynu bükük olur.
Skibbe, sempati duyduğum, efendi bir futbol adamı...
Zarif kişiliğiyle GS’ye aykırı düşmüyordu.
Ama...
Ne yazık ki, kariyeri, yeteneği GS’nin gerisindeydi.
Bayer’den ‘umutlanmayın’ uyarısı
SKIBBE, GS‘ye yeni geldiği sıralarda Bayer’in konuğuydum. Bayer fabrikalarının finanse ettiği Leverkusen’i çalıştırırken sarı-kırmızılılara geçmişti.
“Nasıl hocadır?” diye sormuştum.
Kelimeleri özenle seçerek “Bize söz verdiklerini yerine getiremedi” demişlerdi.
Kibarca “umutlanmayın” demek istiyorlardı.
Bu köşede o cevabı yazmış ve yorumlamıştım.
GS’de dikiş tutturamayacağı ve her hafta “gönderilme beklentisiyle bavulları hazır tutmak” psikolojisine gireceği belliydi.
Ancak...
Skibbe’yi büyük umutlarla getirmek ve onu “hazır bavul” psikolojisi içinde bunaltmak da yönetimin ustalığı mı?
Şimdi yola Bülent Korkmaz’la devam kararı çıktı.
Kaptana hoş geldin diyor, başarılar diliyorum.
Bordeaux maçı öncesi “Haydi aslanlar!” diye seslenmek, tribünleri doldurmak, renklerimizin etrafında kenetlenmek zamanıdır.
EN İYİ YARDIMCI YORUMCU ÖDÜLÜ
MİLLİYET’ten, Oscar ödülleri için tahminler istenmişti.
Benim tahminlerim “6’da 4” tuttu.
En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu dallarında Oscar sahiplerini tutturmuşum.
Buna karşılık... En iyi yardımcı kadın ve erkek oyuncularda ıskalamışım.
Zaten diğerlerini sormamışlardı.
Aslında “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar’ını Penelope Cruz’un alacağı” geçmişti içimden...
Ama...
Frene basmıştım.
“Bu kadını çok beğeniyorsun. Duygularının etkisi altında olabilirsin” diye uyarmıştım kendimi.
“Amy Adams” demiştim.
Penelope’ye “Sıska poposunun arkasına şilte koyuyorlar” iddiası için nasıl da sinirlendiğimi hatırlamış, duygusallıktan sıyrılmaya çalışmıştım.
Oysa kendimi iç sesime bıraksaydım Oscar skorum 6’da 5 olurdu.