Eski çağların tanrısı
Ionus'un portresinde, yüzünün bir yarısı üzgündür, diğer yarısı gülümser.
Türkiye - Yunanistan ilişkilerinde
Atina'nın tavrını, tiyatro simgesi maske gibi
Ionus'un yüzüne benzerebiliriz.
Onun değişen yüzleriyle ilişkilerimiz bazen iyimserlik, bazen de karamsarlık veriyor.
Biz
Yunanistan'ın fizyonomisine değil, ilişkilerde
son üç olayın anatomisine eğilelim...
1) Yunanistan'ın NATO manevrasından çekilmesi:Bu manevrada, kuvvetlerin nerede, nasıl, hangi kurallar ve hangi rotalarla hareketleneceğini, NATO, taraflara bildirmişti.
Yanlışlıkla
Yunanistan'a
"Limni adasını da içine alan uçuş alanlarının serbest olduğu" bildirimi yapılmıştı.
Türkiye, itiraz etti.
Anlaşma gereği
"adaların silahsız olmaları" kuralı hatırlatıldı.
NATO Komutanlığı yanlışını düzeltti.
Ama...
Artık,
Atina için ok yaydan çıkmıştı.
Geri adım atarsa, kendi kamuoyunda çok zor bir durumla karşılaşacaktı.
Yunanistan, adalar üzerindeki iddiasını fazla vurgulamadan, krizi daha derinleştirmeden kuvvetlerini
NATO tatbikatından çekme formülünü uyguladı.
Limni, Türkiye için stratejik bir adadır.
Örneğin,
Çanakkale Savaşı'nda müttefik kuvvetler, karargahlarını
Limni adasında kurmuşlardı.
Kıbrıs'ta gösteri
2) F - 16 Yunan savaş uçaklarının, Güney Kıbrıs'daki Nikiforos 2000 Tatbikatı bağlamında Baf Havaalanı'na inmelerine gelince... Yanlış...
Geçen yıl bunu yapmamaya özen göstermişlerdi.
O arada havalanan
Türk uçaklarının kumanda ekranlarında
Yunan radarlarına kitlendiklerini görmeleri de doğal.
Radara kitlenmek,
"üçlü süreç otomatik füze savunması"nın ilk aşamasıdır ve sadece uyarı anlamına gelir.
Önemli olan,
Kuzey Kıbrıs'ta gerçekleştireceğimiz
Toros Tatbikatı'nda bizim hangi uçuşları yapacağımızdır.
Katılıma katılmamak
3) Ve "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişinin yol haritası" anlamına gelecek olan katılma belgesine, "Ege ve Kıbrıs sorunlarının çözülmesi" koşulunun konulması için Yunanistan'ın çabaları:Türkiye, elbette buna karşı.
Biz
"Helsinki Belgesi'ndeki söylemlere bağlı olduğumuzu" öne sürüyoruz.
O belgenin
4. paragrafında "bütün üyelerin aralarındaki sorunları halletmeleri...", 9.paragrafın "b" bendinde "Kıbrıs'ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin başlattığı cemaatler arası arabuluculuk çalışmalarının sürdürülmesi..." ve 12.paragrafında ise Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yüksek düzeyli siyasal diyalog çerçevesinde 4.ve 9.maddelere atıflarda bulunulmaktadır. Yani...
"Türkiye'nin Kıbrıs ve Ege sorunlarını çözmesi" diye bir ön koşul,
"kelime olarak" yok.
Bundan sonra ne olur?
Elbette
Ankara, gereken çabayı gösteriyor.
Ama...
Katılım belgesi,
Türkiye ile görüşmeler ve pazarlıkla oluşmuyor.
AB Komisyonu tarafından hazırlanıyor ve
AB Bakanlar Konseyi'nce kabul edilerek açıklanıyor.
İçtenlik
Bütün bunlardan sonra
Yunan Hükümet Sözcüsü Dimitri Reppas, dün bir açıklama yaptı.
"Türkiye - Yunanistan ilişkilerinin bir tatbikatla bozulup bitecek ilişkiler olmadığını... Atina'nın, adım adım karşılıklı iyi ilişkileri ülke ve bölgenin çıkarları için izleyeceğini" söyledi.
Dün konuştuğum
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Faruk Loğoğlu da
"Türkiye - Yunanistan ilişkileri zehirlenmemelidir. Zaman zaman inişler çıkışlar yapacaktır. Ama... Başlanan, iyi doğrultuda sürmelidir" dedi.
Dileğimiz,
Türk - Yunan ilişkilerinde artık maske takılmamasıdır.Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr