Önümüzde 2 duyarlı kilometre taşı var. - 12 Haziran seçimleri.
- 15 Haziran’dan itibaren “Kürt özerk yönetimi” için Türkiye’nin her yerinde sokak hareketleri ve bunu destekleyecek şiddet eylemleri için düğmeye basılması.
.....................
Seçim demokrasinin gereğidir.
Sonucu bellidir.
AK Parti’nin 3’üncü kez tek başına iktidar olacağı, şimdiden görünüyor.
“Ana başlık” budur.
“Alt başlıklar” ise şöyle:
AK Parti’nin kaç milletvekili çıkaracağı?
MHP’nin -iğrenç kaset tuzakları sonrası- barajı aşıp aşamayacağı?
BDP destekli bağımsız adaylardan kaçının seçileceği?
CHP’nin yüzde 30 psikolojik çizginin altında mı üstünde mi olacağı?
.......................
MHP’nin baraj altı kalması bütün Meclis aritmetiği hesaplarını darmadağın edebilir.
CHP’nin 30’u aşıp aşmaması kendi iç hesaplaşmaları için önemlidir. Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının statüleri ya sağlamlaşır ya da sorgulanır. CHP’de kongreler dizisi yeniden başlayabilir. BDP destekli bağımsız milletvekili sayısının 3-5 fazla ya da eksik olması çok da fark etmez.
15 HAZİRAN MİLADI
15 Haziran’dan sonra “Arap baharı meydan/sokak hareketleri ve bunlara şiddet eylemleriyle destek” ise ciddi soruna dönüşebilir.
Ne yapmak, nereye varmak istiyorlar?
ASAM Başkanı Armağan Kuloğlu Paşa ile bir ufuk turundan izlenimlerimi kişisel görüşlerimle harmanlayarak yansıtayım:
PKK görevini tamamlamıştır.
Sade Kürt vatandaşı ve Kürt aydınları şiddete dayalı politikalara karşı.
İnisiyatif ağırlığı sivil kuruluşlara kaymıştır. Başlıcaları şunlar:
DTK (Demokratik Toplum Kongresi), KCK (Koma Civaken Kürdistan/Kürdistan Halklar Konfederasyonu) ve BDP (Barış ve Demokrasi Partisi...)
İmralı üçünün de tepesindedir.
Bu kuruluşların siyasetleri “kısa” kaldığı hallerde PKK şiddet eylemleriyle onları desteklemek için devreye giriyor.
Bu yol haritasından kestirme -çıkma da olabilir- yola sapıldığı gözlenmekte.
“Arap baharı” diye anılan Tunus, Libya, Mısır, Yemen ve Suriye’deki kalabalıkların meydanlara inerek iktidarları silkelemesi, İmralı’ya ilham vermiş olmalı.
Benzer bir manzarayı Türkiye’de de oluşturmak hevesini yansıtan proje gündemde.
15 Haziran’a kadar hükümetten Kürtlere “demokratik özerk yönetim” ve “bunun yapılacak yeni bir anayasada yer alacağı” vaadi bekleniyor. Mümkün mü ki?
Bu olmadığı takdirde haydi “sivil itaatsizlik” başlığı altında meydanlara, sokaklara akmaya şiddet eylemlerine...
ATEŞLE OYNAMAK
15 Haziran’dan sonrası için “şiddet eylemleri” destekli “sivil itaatsizlik meydan/sokak gösterileri” için analiz yukarıdaki satırlarda.
Eksik de olsa 70 yıllık demokrasi geleneği olan Türkiye, Kuzey Afrika ve Ortadoğuda diktatörlere karşı isyanların coğrafyası olamaz.
“Ateşle oynamak” denebilecek oyunlara dikkat.
Olası meydan/sokak hareketlerinde güvenlik güçlerini sertleşmeye ve silah kullanmaya çekecek tuzaklar her şeyi değiştirebilir.
Gösteriler sırasında çocuklara, kadınlara, gençlere, kısacası tümüyle sivillere, güvenlik güçlerinin orantısız güç uygulamaları, silah kullanmaları halinde birkaç ölüm benzin üzerine ateş etkisi yapabilir.
Zaten örgütün de hedefi budur.
Böylece gerilimi patlamalar yapacak kaynama noktasına yükseltmek ve gösterileri “Türk-Kürt” sokak çatışmalarına dönüştürmek tuzağına düşmemek önemli.
Böyle bir senaryo sayfası geçen hafta Denizli’de -prova gibi- sahneye kondu.
Denizli’de Türk ve Kürt gençlerinin kapışmaları, aralarına polis ekiplerinin girmesiyle güç önlenebildi.
Türkiye’nin her yerinde sabırların taşması için neler yapabileceklerini tahmin hiç de zor değil var.
İşte İstanbul’dan örnekler.
Güpegündüz Okmeydanı-Kasımpaşa arasındaki işlek caddeyi keserek halk otobüsünü durdurdular.
Şoförünü ve yolcularını indirerek sloganlar attılar, sonra da molotof kokteylleriyle otobüsü yaktılar.
Gecenin ileri saatlerinde çeşitli semtlerde vatandaşın otomobillerini ateşe veriyorlar.
O halde güvenlik güçlerinin sağduyu gereğinin yanı sıra halkın da sabırlı ve serinkanlı olması gerekiyor.
Ayrıca...
Şehirler, dağlar gibi değil.
Dağdaki eylemler sonrası güvenlik güçleri PKK’cıların takip edebikliyor.
Oysa eylemciler şehirlerde sokaklara dağılarak kolayca iz kaybettiriyor.
O nedenle halkın da sabır ve serinkanlılık ötesinde güvenlik güçlerine yardımcı sunması önemli katkı olabilir. Bulundukları mahallelerde kuşkulandıkları eylem guruplarını bildirerek güvenlik güçlerine destek vermeliler.
15 Haziran’dan sonra belki, “ciddi” şeyler olmayabilir ama gene de zihnen ve psikolojik olarak hazır olmalıyız.