Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Şöyle ki: (1) Adalet Meleği simgesinin ilk kökleri, Mısır'a, kadim Yunan'a ve Roma uygarlığına uzanır.
Mısır'da Adalet Meleği'ne doğru anlamına gelen maat adı verilmişti.
Onun simgesi olan başındaki tüyle ölülerin yüreklerinin tartıldığına ve yürek tüy kadar hafifse onun sonsuz yaşamla ödüllendirileceğine inanılırdı. İşte ilahi adalette "denge.."
Roma'da Adalet Meleği'nin adı Justitia idi. Sağ elinde kılıç, sol elinde dengede olan bir terazi tutuyordu. Terazi'deki denge eşitlik, kılıç ise yaptırım otoritesiydi.
Kadim Yunan'da Adalet Meleği Gökyüzü Tanrısı Themis ile Gaia (Dünya) evliliğinden doğan 12 çocuktan biriydi. Onun da elinde terazi vardı. Geleceği görerek, adaleti şaşmaz doğrulukla dağıtmak yeteneği olduğu için, gözlerini kapatmasına gerek yoktu.
Sonraları, adalet dağıtımı, gökyüzünden, yeryüzündeki insanlığa indiğinde, elinde terazi tutan siyah Adalet Meleği'nin gözleri kapandı.
Çünkü... Adalet Meleği, gördükleriyle etkilenmeksizin taraflara eşitlik sağlamalı, terazisindeki dengeyi sadece hukuk daralarıyla sürdürmeliydi.
Dünyanın en köklü gazetelerinden biri olan The Times, AB'nin dün açıklanan Türkiye İlerleme Raporu'nu adalet terazisinde tartıyor.
Tam üyelik yolunda Türkiye'nin önüne AB tarafından yıllardır konulan engelleri sıralıyor ve şu gerçeği vurguluyor: "Bazı AB siyasetçileri egemenliklerini Müslüman bir ülkeyle paylaşmak istemiyor. Bu sakat görüş paylaşılamaz."
The Times, AB'nin Hıristiyan diğer Avrupa ülkelerine uyguladığı ölçütlerle, Müslüman olarak gördükleri Türkiye'ye (Aslında Türkiye laik'tir. GC) ölçütleri çok farklı.
Milliyet Brüksel temsilcisi Güven Özalp bu çifte standardı, inceleme - haberinde çok açık ortaya koymakta.
Özalp, Mayıs 2004'te AB'ye tam üye olacak 10 Avrupa ülkesi "üyeliği talep eden değil, üyeliğe davet edilenler ayrıcalığından yararlanıyorlar" diye yazmakta.
Güven Özalp'e göre bu ülkelerden çoğu için AB, "azınlık haklarında eksikliklerden, resmi olmayan dillerin kullanılmasına kadar önemli konularda" "takdir hakkını lehte kullanıyor."
Bu siyasi tercih nedeniyle bu eksiler Türkiye'nin önüne engel olarak konurken, tam üye olacak 10 yeni ülkeye "nasıl olsa hallederler" hoşgörüsü var.
Bu 10 ülkenin 9'unda dolaşım kısıtlaması, yargı yozlaşması, kara para, yolsuzluk, kültürel kısıtlama ve ifade özgürlüklerinde eksiler önemsenmiyor.
Yani, Kopenhag kriterlerini gerçekleştirmiş değiller.
Ama... AB, Adalet Meleği'nin gözleri bağlı değil ki, çifte standart yapacaklarını, görebiliyor.
Türkiye'nin üyeliği için elindeki teraziye, diğerleriyle aynı daraları koymuyor.
Sonra..
Diğer 10 ülkeyi koyuyor teraziye. Daralar torpilli, haç dövmeli!
Peki ne yapacak Türkiye?
"Batsın bu dünya" arabeskiyle efkarlanıp, AB'ye "Adaletin batsın" sloganları atacak değil elbette.
AB, tarihin en büyük medeniyet projesi.
Türkiye'ye uygulamada gölgeler olsa da projenin ilkeleri insanlık, demokrasi için yüksek standartları koyuyor.
İnsanlara daha onurlu, kutlu bir yaşamın çerçevesini çiziyor.
Türkiye, bu yüksek değerleri paylaşmak ve insanlarının yaşamlarına taşımak yolunda ilerlemeyi sürdürmelidir.
Öncelikle kendisi için bunu yapmalı.
AB üyeliği daha sonrasının sorunu.
Türkiye davet edilen değil, talep eden ülke...
(1) Bütün Dünya, Eylül 2003 sayfa 108-109