Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CIVAOĞLU

Geçen haftanının ortalarıydı.
Türkiye'de görev yapan, 10 kadar yabancı gazeteciyle yemekteydik.
Boğaz'ın en güzel yerinde, deniz üzerinde, dalgaların öpücüklerle okşadığı İskele Restaurant'taydık.
Önümüzde Anadolu Hisarı ve Küçüksu Kasrı... Az ötede gerdanlık gibi uzanan Boğaziçi Köprüsü... Yalıların kandil kandil denize uzanan ışıkları...

Arada bir, çok yakınızımdan sürtünürcesine geçen keyif teknelerinden sızan hafif müzik, karanlıkta eriyen kadın kahkahaları...
Anason, parfüm ve deniz kokusunun hoş bir karışımı...
Hemen arkamızda, portakal rengi ışık oyunlarıyla aydınlatılmış Rumeli Hisarı...

O gece, yabancı gazeteci konuklarımızdan zaten bilinen izlenimi bir kez daha aldım.
Türkiye'de olmaktan - genelde - mutlular.
Bu ülkeyi, insanlarımızı seviyorlar.
Balıkları, rakısı, müziği, tarihi, doğası güzel... İnsanları iyi...
Ancak...
Başka şeyler de arıyorlar.
Özellikle politika ve demokrasi boyutunda.
Ve... Bulduklarını söyleyemem.
Önce DEP'in kapatılması ve milletvekillerinin en kaba görüntülerle hapse - adeta - tıkılmaları... hala hapiste olmaları...
Şimdi de... RP'nin kapatılacağı kuşkusu...
Onlara göre, demokrasinin, insan hakları çerçevesi içinde, kendi diline, kültürüne, kimliğine sahip çıkmak iddiasında olan bir partinin kapatılmasını, milletvekillerinin hapse tıkılmalarını anlamak mümkün değil.
Hele bütün bunlar, içinde üniformalı askerlerin bulunduğu olağanüstü mahkemelerin kararı ile alınmışsa...
Arkasında, yarı üyesi asker olan MGK'nın saptadığı politikalar varsa...
Şimdi...
Bu kez de, benzer kuşkuları, RP'nin kapatılma davası için duyuyorlar.
Yarı üyesi asker olan ve kararlarında ordunun ağırlığını taşıyan MGK'nın bastırmasıyla hükümetin istifaya zorlandığı kanısındalar.
Başsavcının, RP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'nde dava açmasını da, komutanların baskısına dayandırıyorlar.
Oyları yüzde 20'yi bulmuş... iktidar olmuş... Parlamento'da en büyük gruba sahip... 10 milyona yakın oyu olan bir partinin kapatılma olasılığını içlerine sindiremiyorlar.
RP'nin Genel Başkan'ı ve üst düzey yöneticileri hakkında - siyaset yasağı - kararı çıkmasını anlaşılır bulmaları mümkün değil.

Kimileriniz, içinizden "Kim bunlar? Türkiye, sorunlarına, bu gazetecilerin hikmetleriyle (!) mi politika üretecek?" diye tepki gösterebilir.
Elbette hayır.
Dünyanın her yerinde gazeteci aynıdır.
Kurulu düzenin egemen güçlerine karşıdır. Azınlıkların, uçtakilerin sempatizanıdır. Kurulu düzenle barışık kalmayan ve hesaplaşma içinde olanlara destek verir.
Bizdeki yabancı gazetecilerin de farklı olmaları için bir neden yok.
Üstelik bir kısmı kürtlere yakın olsa bile... Hiç birinin RP kafasında takıldıkları sanılmasın.

Onlara şunları anlatabilirsiniz:
" - Türkiye laik bir ülkedir. Anti - laik partiler kapatılır. Tıpkı Almanya'da Nazi, İtalya'da Faşist partilere izin verilmediği gibi. Türkiye'de de anti - laik partilere izin verilemez."
" - RP için kapatma davasını Yargıtay Başsavcısı'nın - bir an için - generallerin baskısı altında açtığını farzetsek bile, Anayasa Mahkemesi her türlü etkiden arınmış olması gereken bağımsız yüksek mahkemedir. RP için kararını hür iradesi ile verecektir."
" - Kararın pozitif hukuk kaynağı, milletin büyük çoğunluğu ile kabul edilmiş Anayasa'dır."

Buna karşı cevapları da yansıtayım:
" - Hangi Anayasa?.. İhtilal yönetiminin hazırladığı ve referandumla dayattığı Anayasa mı?"
" - Bağımsız dediğiniz Anayasa Mahkemesi, daha önce, derin devlet politikası gereği
DEP ve benzeri partileri de kapatmış değil miydi?"
" - RP, bu kadar tehlikeli ise... o bağımsız ve demokrat yargı erkiniz, 15 yıldır neden RP'yi kapatmadı?.. Şimdi generallerin yeniden etkili olduğu şu dönemde, RP için kapatma davası açmanın gündeme gelmesi çok dikkat çekici ve duyarlı bir rastlantı değil mi?"
" - RP kapatılırsa, 10 milyona yakın seçmen, o partiye oy vermiş olmakla, irtica suçlusu mu sayılacak?"
" - Parti kapatıp, politikacı cezalandıracak yerde, Yılmaz, Ecevit, Baykal, Çiller... ya da her kim ise laikler, ekonominin çıtasını yükseltseler... sosyal kesimler arasındaki gelir uçurumlarını doldursalar... eğitim, sağlık, sanayi, tarım reformlarını yapsalar... fert başına milli geliri komşu Yunanistan'ın 15 bin dolarlık düzeyine çıkarabilseler... daha çok güvenlik, daha çok demokrasi verseler... halkınız, hala merkezden uçlara savrulur mu?
Ayrılıkçılar, kendilerini dinleyecek birilerini bulabilirler mi?"
10 gazeteci, bir simgedir.
Aslında...
Bu soruları bütün batı kamuoyu soruyor.
Bir kısmında insaf ölçülerini hayli aşmış olabilirler, ama - hiç değilse - son soru için kim "haksızlar" diyebilir?..
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr