Gez göz arpacık... Hedef MHP... Sanal ortam “keskin nişancıları” siyaset mühendislerinin emrinde.
Bunlar elde tüfek çatılardan ateş ederek can almıyor, yatak odalarından vuruyor.
Araştırmalara göre oy oranı seçim barajı olan yüzde 10 dolaylarındaki MHP eğer Meclis’e giremezse, tablo kökünden değişir.
AK Parti’nin milletvekili sayısı Anayasa’yı tek başına değiştirecek büyüklüğe sıçrama yapar.
BDP, seçimlere bağımsız adaylarla girdiği için engellenmesi mümkün değil.
Boykot kararı almadıkça BDP 30 dolaylarında milletvekili çıkaracaktır.
CHP zaten yüzde 30’u zorlamakta.
O halde MHP en kolay av...
Sanal âlemin keskin nişancıları 4 MHP adayını indirdi bile...
Ama asıl amaç, “toplumun değerlerine” aykırılık etiketini yapıştırmak.
Öyle görünüyor ki bu kirli oyun sürecek.
MHP’nin oylarını birkaç çıt aşağıya çekip barajın altına düşürmek oyunu bu.
Bu bel altı vuruşların hangi amaçla yapıldığı belli de “keskin nişancıların” kimlerin yatak odalarına yerleştirildiği meçhul.
Sadece tahminler uçuşuyor havada. Ak Parti’yi fısıldayanlar var ama, bu çok riskli ve terk tepebilecek oyunun içinde olmak yanlışına düşmez.
Peki o karanlık odaklara ulaşmak mümkün mü?
İnternet sitelerinden geriye sararak, görüntüleri ilk servis eden rezile ulaşmaktan söz ediyorum.
Cevabı aşağıda...
DEV ŞİŞEDEN ÇIKTI
İnternet suçları alanında “bir bilen” hukuk adamları arasında sörf yaptım.
Acaba internet görüntülerinden filmi geriye sararak ilk faile ulaşmak mümkün mü?
İşte cevabı:
Yurtdışından ve özellikle Amerika’dan, Kanada’dan yapılan servislerde “ilk adıma” ulaşmak şu hukuk yapısında mümkün değil.
Elinde görüntüler olan biri, herhangi bir internet cafeye girip bunu paylaşıma açık bir internet sitesine, örneğin “YouTube”a yüklüyor.
Türkiye’de bir başka internet sitesi “şöyle görüntüler için tıklayın” diye o paylaşım sitesinin internet adresini yayınlıyor.
Sonra Türkiye’deki pek çok site aynı şeyi yapıyor.
Hatta görüntüleri artık kendileri de yayınlıyor.
Türkiye’deki savcılar görüntülerin kaynağını bulmak için Amerika ya da Kanada savcılığına başvurduklarında “bu haberleşme özgürlüğüdür ilk yükleyiciyi size bildirmemiz yasalara aykırıdır” cevabını alıyorlar.
Sadece “nitelikli dolandırıcılık, kara para, çocuk pornosu” gibi durumlarda ilk yayıncı Türk savcılarına bildirilmekte.
Deniz Baykal görüntülerini paylaşıma koyan aşağılık odak da bu nedenle ortaya çıkarılamadı.
Peki...
İlk paylaşım sitelerine giriş Türkiye’den olsa ne fark eder?
Gene durum aynı.
Alışveriş merkezlerinden birinin herkese açık bilgisayarından IP’si ile giriş yapan biri paylaşım sitesine görüntülerini koyabilir.
Sonrası...
Diğer siteler bunu alır ve yayınlar.
Peki ilk girişte kullanılan IP bulunabilir mi?
Cevap:
“Olumsuz...”
Bir başkasının IP’sini kullanmışsa ne yapacaksınız?
Sahte internet adresine çözüm yok.
Zaten sanal banka soygunlarında da yapılan bu.
Sadece bazı “kriminal” suçlarda daha fazla takip olanağı var.
Örneğin “çocuk pornosu” sitelerine girişler izleniyor ve kaydediliyor.
Bunlar savcılığa veriliyor.
Gerçekten şüpheli olanlara eşzamanlı baskınlar düzenleniyor. Bilgisayarlarında “çocuk pornosu” görüntüleri olan ve o görüntüler sitelerde yayınlanmış olanlarla örtüşenler kanıt sayılıyor. Yargı süreci başlatılıyor.
Yani tek başına teknik izleme yeterli değil.
Şu örnekte olduğu gibi asıl istihbarat önemli ve etkili.
“Bir bilenler” de son görüntü rezaletinin karanlıktaki faillerinin yakalanması için “devletin istihbarat kurumlarına göre düştüğü” kanısındalar.
Peki devletin istihbarat kurumları kimin emrinde?
Elbette siyasi iktidarın elinde.
Dicle’nin kıyısında bir koyun kaybolsa hesabı siyasi iktidardan soruluyorsa, sanal keskin nişancıların milletvekili avları haydi haydi siyasi iktidardan sorulur.
Başbakan Erdoğan, Deniz Baykal olayında koyduğu düzeyli ve özenli tavrı -seçim zamanı da olsa- MHP’ye sanal saldırılarda da sürdürmelidir.
DEMİREL “ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM”
Başbakan Erdoğan dün “Demirel CHP’nin akıl hocalığını yapıyor” mesajını altını çizerek defalarca vurguladı.
Nedenini 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e sordum. Söyledikleri şöyle:
Ben de anlamadım. Anlamaya çalışıyorum.
Kılıçdaroğlu ile biri başsağlığı için sadece 3 kez telefonla konuştum.
Aktif siyasetin içinde değilim, partiler üstüyüm.
Zaten kapalı işim olmaz.
Her şeyim açıktır.
Eğer Mehmet Haberal’ı yakın bulduğumu kastediyorsa gizlisi saklısı yok.
Mehmet Haberal kavgasını açık yapıyorum. İstanbul’a götürülürken havaalanına kadar gitmiştim.
Kimsenin akıl hocalığını yapıyor değilim.
Bizim eski politikacılardan CHP’de adaylar var ama benimle ilgisi yok.
87 yaşında olduğumu söylüyor.
Kusur mu?
Benim kusurum mu?
Süleyman Demirel’in son söylemi ise “yapacaksam küçük iş yapmam, büyük yaparım” oldu.
Özellikle Güneydoğu’dan gelen sesler iyi okunursa Türkiye seçimlerden sonra çok zorlu bir sürece girecek Demirel’i polemiklere çekmek yerine o süreçte deneyimlerinden yararlanmak, bir “akil adamlar grubu” içinde yer almasını istemek çok daha yaralı olur.