Türkiye’nin belli başlı STK’ları “akan kanın durması” için ortak tavır aldı.
“Doğru zamanda, doğru tavırdır.”
Bir millet düşünün ki -en az- yüzde 99’u “demokrasi için barış ve huzur” istiyor.
Ama...
Sayıları 100 bini bile bulmayan bir azınlık, namlu tehdidiyle, tedhişle, kanlı eylemlerle Kobani modeline öykünerek “özerk yönetimler” kurmaya kalkışıyor.
Bunu “egemen devletin” elbette güvenlik güçleriyle bastırması doğaldır.
Çünkü küçük çaplı ve nokta atışlarla da olsa yapılan şey “kalkışım”dır.
En azından “kalkışım provasıdır.”
Fakat...
İç kamuoyuna olduğu kadar dünyaya da Türkiye’nin birkaç 10 bin dışında -neredeyse- tamamının buna karşı olduğunu ortaya koyması gerekir.
Milyonların denizi içinde bu kalkışım odaklarının birkaç “mikro” ölçekte adacık olduğu gösterilmelidir.
STK’ların girişimi böyle değerlendirilmeli.
Bütün siyasi partiler de o “mega” dalga yükselişine omuz vermelidir.
Burada HDP’nin de rolü önemli olacaktır.
HDP cesurca ve net olarak “demokratik çözümden yana olduğunu” açıkladığı oranda hem bu psikolojik yükselen dalga daha etkili olacak hem de demokrasi namlu tasallutundan arınacaktır.
Kürt yurttaşlarımızın demokratik, insani, kültürel, tarihi değerlerinin ve eşit vatandaşlık haklarının bütün kurallar ve kurumlarıyla hayata geçmesi ama bunun meşru ve yasal siyaset düzeyinde gerçekleşmesi esastır.
Türkiye, Türk’ü ve Kürt’üyle onların çocukları, torunlarıyla sağduyu çizgisinde bugünleri de aşar ama HDP’nin katkısı için bu partinin cesur bir “silah karşıtı”, daha doğru bir deyimle “PKK’nın kanlı eylemleri karşıtı” tavır için tercihini vurgulaması gerekir.
.........................
Ne yazık ki Türkiye’nin bazı yörelerinde, işiyle, gücüyle, emekçiliğiyle masum Kürt yurttaşlara saldırılar da oluyor.
Bunlar da son derece yanlış ve tehlikelidir.
Hem insani açıdan, hem de Türkiye’nin bütünlüğü için hep birlikte yükselteceğimiz ortak tavrın etkisi bakımından asla onaylanamaz.
Bunu yapabilirse Türkiye partisi olma iddiasındaki HDP Türk kökenlilerin oylarını değil, Kürt kökenli yurttaşlarımızın da desteğini ve oylarını alabilir. Hem Türk hem Kürt gençlerinin ölümlerinin önlenmesine de omuz vermiş olur.
.........................
Milyonlarca Kürt yurttaşının nabız atışları konusunda Cizre fikir veriyor. Elbette çocuğunun cansız bedenini buzdolabına koymak zorunda kalmış, büyük acılar yaşamış ve 24 saat patlamaların travması hâlâ üzerinde olan sivil halkın öfke psikolojisini biliyoruz/anlıyoruz/üzülüyoruz ama... Bunlara rağmen...
Cizre’de halk “özerklik ilanı kalkışımına” destek verdi mi?
Gözlemlere ve izlenimlere göre sorunun cevabı “hayır” ağırlıklı.
.........................
Kürt siyaseti hareketi içinde yer almış, 15 yıl hapse mahkum olmuş, Kürt yurttaşımız Orhan Miroğlu “özerklik” konusunda dün ne yazmış.
HDP’ye oy veren Kürt seçmen bu kararın arkasında durmaz.
Türk/Kürt siyasi ilişkileri henüz o safhada değil.
Kürtlerin ezici çoğunluğu bu karara karşı çıkar.
Avrupa’da değil özerklik, bağımsızlığı talep eden halklar bile var. İngiltere’de referandum oldu. İskoçlar, bağımsızlık ve ayrılma talebini çıkarlarına uygun bulmadılar ve bağımsızlığa hayır dediler. Bugün Türkiye’de, böyle bir referandum için sandık kurulsa, özerklik veya bağımsızlık yanlıları % 10-15 oranında oy bile alamazlar.
PKK ve HDP bu gerçeğin farkında. Ama hem HDP’ye hem PKK’ya farklı bir iktidar alanı da lazım.
O zaman devreye de-faktö siyasi kaçamaklar giriyor.
Cizre, çözüm sürecinin toleranslarından yararlanılarak, bu de-faktö siyasi kaçamağın yaşandığı bir ilçemizdi.
Ama bu de-faktö hali halkın desteklemediği ortaya çıktı.
.........................
PKK silahla hiçbir sonuç alamadı...
Şimdi, Türkleri ve Kürtleri karşı karşıya getirmenin çabasında.
Bunu da önleyecek olan Türk’ü ve Kürt’üyle hepimizin sağduyusudur, ortak tavrıdır.