Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkler bu kez Paris'e mehter takımıyla değil, 2 buçuk metre boylarında Afrodit, İskender, Herkül, Epheb heykellerle gidiyor.
Ahmet Ertuğ ve Ahmet Kocabıyık, Arkeoloji Müzesi'ndeki bu heykellerin aynılarını mermerden yaptırmış.
Bu heykeller, Kültür Bakanlığı'nın da katkısıyla, günde 500 bin kişinin geçtiği Paris'in Palais Royal avlusunda sunulacak.
Kılıç kalkan ekibi ve mehter takımı nasıl bizim uygarlığımızdan gerçeklerse, o heykeller de bizim Anadolu uygarlıklarımızın değerleri.
Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde, Türkiye imajı, bu toprakların tarihi derinliklerinde yer almış bütün görüntüleriyle yansıtılmalı.
O etkinlikle birlikte, Ertuğ'un olağanüstü ustalıkla çektiği fotoğraflardan oluşan Arkeoloji Müzesi kitabı da tanıtılacak.

Ahmet Ertuğ Londra'da mimarlık okumuş.
İran'da gerçekleştirdiği bir kent projesiyle "Ağahan" ödülü almış.
Başka ödülleri de var.
Ama en büyük ödülü, Merhum Sedat Hakkı Eldem üstadla çalışmış olmak.
Eldem ona bir mimarın gereksinimi olan sanat pencerelerini açmış. Fotoğraf da onlardan biri...
Ahmet Ertuğ bu sanat kozasının içinde yetişmiş. Sonra mimari projelerden kopup tamamen fotoğrafa yönelmiş.
Fotoğraflarında mimari yapıtlar, heykeller, tablolar ve diğer sanat çalışmaları için özel kameralar kullanıyor.
Kendine özgü bir ışık anlayışı ve teknolojisi var.
Çünkü mimarlık gözlemleriyle öğrendiği şey "her objenin günün ancak belirli saatlerinde oluşan ışıkla kendini en iyi gösterdiği"...
Fotoğrafların açılarını da kendini yapıtın müellifi, mimar ya da ressam yerine koyarak saptıyor.
Bu fotoğraflardan oluşan kitapları mücevher değerinde...
Bazıları müzayedeler yoluyla satışa çıkarılıyor.

Geçtiğimiz günlerde Ertuğ'un, "Cennetin girişi Kariye" kitabının tanıtımı için Kariye Müzesi'ndeydim.
İngilizce basımlı bu kitap, dünya ölçeğinde bir yapıt.
Ahmet Ertuğ günde 8 - 10 saat çalışarak eskiden kilise olan Kariye Müzesi gubbe ve duvarlarındaki 1300'lü yıllara kadar uzanan fresk ve mozaikleri fotoğraflamış. Yazılar Cyril Mango'nun...
Renk ayrımı ve baskı İtalya'da yapılmış.
Tasarım Liz Dixon'un...
El yapımı cilt Legatoria Rigoldi'nin...
Koordinatör Ahmet Ertuğ...
Kültür Bakanlığı
da destek vermiş.
Kitap, sayfalarında yansıtılan mekanda, yani, yüzlerce mumun ışık oyunlarıyla okşanan Kariye Müzesi'nde bir davetle tanıtıldı. Ertuğ'
un 10'u aşkın böyle değerli kitabı var.
Ertuğ şimdi de Kanuni Sultan Süleyman'ın cuma namazını gösteren bir yapıtın çalışmasında.
Ayrıntılarına girmiyorum. Ama harikulade bir sanat serüveni olacak.

Ahmet Ertuğ ile geçmişe bir yolculuğu yansıtayım.
Ağbisi Murat Ertuğ arkadaşım.
Biz delikanlıyken Ahmet küçük bir çocuktu.
O zamanlar ona baktığımızda, kendi dalında dünyada ilk 3'e girebilecek bir sanatçının yetişmekte olduğunu nasıl sezebilirdik.
Ali Poyrazoğlu'nun "Ödünç Yaşamlar" adlı oyunundan bir sahne gibi.
Ali Poyrazoğlu oyunda 17 yaşındaki haliyle, "hayali" karşılaşmasını anlatır.
Genç Poyrazoğlu, bugünün Poyrazoğlu'suna sorar: "Söyle ihtiyar, bu hale gelinceye kadar neler yaşayacağım?"
17
yaşındayken hiç aklından geçmemiş, dikenli tellerle dantelaların harmanlandığı ve sonunda "büyük Poyrazoğlu"nun oluştuğu bir serüven...
Ali Poyrazoğlu'nun bütün ustalığını gösterdiği gerçek bir stand - up izlerken yazı ve oyun dünyasının portreler galerisinde dolaşır gibiydik.
İğneledikleri ve hicvettiklerini aslında yücelten zarif üslubu üstad Yusuf Ziya Ortaç'ın deyimiyle "lati lokum" gibiydi.