Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hasan Pulur'un, meşhur kara kaplı bir defteri vardır.
O defterin sayfalarındaki seçme satırlar, felsefeler, bir tür ruhsal terapi etkisi yapar.
Pulur Hoca'yla geçenlerde kahvelerimizi içerken, bana bunlardan birini okudu.
Yansıtayım:
"Gün gelir, hepsi barışır toprakta.
Bugün, devam eden kavgayı hoşgör."
Çok sevdiğim deyimle, tüpsüz dalınamayacak kadar derin bir söylem.
Sahibi, Tokadizade Şekip.
Hepimiz, çoğu kez kırdıklarımız, döktüklerimiz, hırpaladıklarımız için sonraları üzülmüşüzdür.
En sert kavgaları yaptıklarımızın cenazelerinde bulunup, acı acı "Acaba, bu kadarını yapmasa mıydım?" diye düşünmüşüzdür.
Sonunda, 2 metrelik bir çukur...
Birkaç metre bez...
Ve, hepimizin toprak olup kaçınılmaz buluşmamız.
Ama...
Yaşam, zaman zaman hepimizi belirli tavırlara, belirli ilkeler etrafında toplanmaya yöneltiyor.
Bu sütunu sürekli izleyenler bilirler.
Belki de, hukuk kökenli oluşum nedeniyle, sık sık "Ne yargıcız ne de savcı,
kimseye infaz arzumuz ve yetkimiz olamaz." diye yazmışımdır.
İşte, aşağıdaki satırlarımız da böyle yorumlanmalı.


Bundan 12 gün kadar önce, şu sütunun başlığı "MÜREKKEP / KAN "idi.
İlk satırlar şöyle başlıyordu:
"Jean Lacouture'nin kitaplarından biri, MÜREKKEPTEN BİR KAN'dır. (Un sang d'encre)
MİLLİYET'in nöbet devri bağlamında, anılarla kan tahlilini yansıtalım"
Ve, yazının daha sonraki satırlarında, neredeyse 40 yıla yakın süre önce, gazeteciliğe başladığımdan bu yana çalıştığım gazeteler ve patronlarımdan anılarla kan tahlilini yazmıştım.
Çünkü...
MİLLİYET, sahip değiştirmişti.
Yazımın sonlarında, dileğimi şu satırlarla ortaya koymuşum:
"Başta İpekçi olmak üzere, nice değerli gazetecinin kanı olan mürekkeple yazılmış MİLLİYET'in derin çizgisini, bundan böyle de sürdüreceğine inanıyorum."
Şu satırlar yazılırken, bütün MİLLİYET ailesinin bu inancı kesinlikle paylaşmakta olduğunu söyleyebilirim.
Bu sonucu, kolektif bir ruhla ve dayanışmayla kendileri yarattılar.
Lideri, militanı, şovmeni, vitrin çabaları olmayan fakat Aydın Doğan'ın isteğiyle dışa vurmayan önlenemez bir spontane hareketti.
Ayrıntılı öyküsü, zaten diğer sayfalarda ve sütunlarda var.



Çarşamba akşamüstü, MİLLİYET'in salonlarında bir dahili anons yankılandı:
"Gazetemizin sahibi Aydın Doğan, az sonra MİLLİYET'e gelecektir.
Çalışanlarımıza duyurulur."
Onu getiren otomobil MİLLİYET'in kapısında durduğu andan itibaren, çalışanların gösterileri, bana Fransa'nın ve dünyanın saygın gazetesi Le Monde'un öyküsünden bir bölümü hatırlattı.
Le Monde'un kurucusu ve Genel Yayın Yönetmenliği'nin yanı sıra 3 kişilik yönetim kurulu üyesi olan Beuve Mery, "ihtilaf nedeniyle" gazetesinden ayrılmıştı.
Çünkü...
Cezayir'in özgürlük isteğine ve Vietnam Savaşı'na bakışı, devletle ve diğer iki yöneticiyle uzlaşmıyordu.
Beuve Mery, Cezayir'in artık Fransız egemenliği altında kalmasına karşıydı.
Cezayir halkının kendi yazgılarını, referandumla belirlemesi görüşündeydi.
Vietnam ise, Fransız sömürgesiydi.
ABD'den önce, orada Fransız askerleri savaşıyordu.
Beuve Mery, buna "Kirli Savaş" adını takmıştı.
İşte...
Gazetenin politikası bağlamında bu köklü nedenlerle, devletle ve devletin etkisindeki diğer iki yöneticiyle, yolları ayrılmıştı.
Üstelik...
Mücadelesini, eski Fransa Cumhurbaşkanı ve 5. Cumhuriyet'in kurucusu de Gaulle gibi bir ulusal kahraman dev isme karşı yapmıştı.
Beuve Mery'nin ayrılışına ilk tepkiler, üniversiteden geldi.
Sonra, dalga dalga sendikalara, kamuoyu oluşturan kuruluşlara, gençlere, sokaktaki vatandaşa yansıdı.
Gazete çalışanları ise, zaten bir yumak gibiydiler.
Sonuç...
Bu büyük oluşum, Beuve Mery'i yeniden gazetenin başına getirdi.
Hadise, basın tarihinde önemli bir kilometre taşı oldu.



Elbette, Aydın Doğan'ın, MİLLİYET'in patronajı için açtığı ve kapattığı kısa parantez, bu nedenlere dayalı değil.
Ama...
Dönüşünü hazırlayan oluşumlar arasında benzerlikler var.
Kamuoyundan gelen mesajları da, diğer sütunlarda okuyorsunuz.
Ben ise, 2 ilginç gösterge sunayım.
Birincisi, IPI (Uluslararası Basın Enstitüsü) yemeğinde, Başbakan Yardımcısı Ecevit'in yaptığı konuşma.
Kürsüde, "12 Eylül'ün en zor koşullarında çıkartmakta olduğum gazeteyi, ihtilal yönetimine rağmen finanse, basan ve dağıtan Aydın Doğan'dı.
Kendisine teşekkür borçluyum.
Medyaya bu özeninin devam edeceğine inanıyorum" diyordu.
Bir başka mesaj, Başbakan Mesut Yılmaz'dan, Devlet Bakanı Cavit Kavak aracılığıyla gönderilmişti.
"Sayın Aydın Doğan'ın MİLLİYET'e dönüşü, Cumhuriyet'in 75. yıldönümü bağlamında armağanlardan biri olabilir."
MİLLİYET'
te açılan 2 haftalık parantezin böylesi kapanışı, herkes için en hayırlısı oldu.



Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr