Zorunlu da olsa...
Seçim hükümeti kurulurken çok yıllar öncesinin “siyasi nezaket” kurallarına dönüşe tanık oluyoruz.
Epeyce eski bir gelenek vardı.
Hükümeti kurmakla görevlendirilen başbakan, beraber çalışmak istediği milletvekillerini ya telefonla arar ya da davet edip yüz yüze konuşarak “bakanlık” önerirdi.
“Hangi bakanlığı vermeyi düşündüğünü” söylerdi.
“Kabul edip etmediğini” sorardı.
Hatta...
“Nasıl bir hükümet yapısı oluşturmak istediğini” de anlattığı olurdu.
Sadece “bakanlık” önerisinde değil, devletin önemli mevkilere atamalarında bile bu “nezaket” kuralı uygulanırdı.
Örneğin...
Dışişleri bakanları, bir ülkeye büyükelçi atamak istediği diplomata sorardı:
“Falanca ülke bizim için önemli. Sizin kariyerinizdeki bir diplomatın deneyimlerinden yararlanmak istiyoruz. Kabul eder misiniz?”
Kuru bir nezaket sorusu değildi bu.
Diplomat geçerli bazı nedenler öne sürerek “başka bir post istediği” cevabını verebilirdi.
Bu yüzden de bakanın hışmına uğramazdı.
Makul bir neden varsa negatif cevabı anlayışla karşılanırdı.
..........................
İsmet Paşa, Menderes bu geleneği özenle uygulamışlardır.
Demirel ve Özal’la birlikte kural bozuldu.
Birkaç istisna dışında...
Milletvekilleri yeni hükümette bakan yapıldıklarını TRT’nin 13 haberlerinden öğrenmeye başladılar.
Herkesle birlikte...
Elbette başına getirildikleri bakanlık yerine bir başka bakanlık falan isteme gibi bir lüksleri yoktu.
Devletin üst düzey bürokratlarının örneğin büyükelçilerin atanmaları da artık kendilerine “tebliğ” edildiğinde ya da gazetelerde, TV’de yayınlanan “yeni atamalar listesinden” öğreniliyordu.
Bu durum açıklanacak “seçim hükümetine” kadar devam etti.
...........................
İlk kez gene başlangıca dönülüyor.
Hükümeti kurmakla görevlendirilen Davutoğlu “CHP’den, MHP’den, HDP’den milletvekillerine sayılarına yansıyan oranlarda bakanlıklar” için “yazılı” öneride bulunmak durumunda.
Hangi milletvekiline hangi bakanlığı önerdiğini yazılı olarak bildirecek.
Aldığı cevap da “yazılı” olacak.
Bunlar “kanıt” olarak arşivlenecek.
Böylece Anayasa’nın öngördüğü “seçim hükümetinde partilerin milletvekilleri sayısı oranına göre temsilini” öngören hükmün gereğini yerine getirmiş olacak.
Bunu yapmaması “Anayasa’ya aykırı” olur.
Öyle görünüyor ki “sürprizler” yaşanmazsa CHP ve MHP milletvekillerinden bakanlık önerilerine olumlu cevap gelmeyecek.
..........................
Bundan sonrasında Davutoğlu’nun tercihleri netameli.
Meclis dışındaki bağımsızlardan CHP ve MHP kontenjanlarını doldurmak üzere seçeceği bakanlar bu partilere daha yakın zihniyetlerden mi olacak?
Yoksa bu duyarlık gösterilmeyecek ve Meclis dışından “resmen” AK Partili olmamakla beraber yandaş isimler mi bakan yapılacak?
Davutoğlu’nun daha “ince ayarlar” yapmak isteyeceğini düşünüyorum.