Onlara önce Türkiye siyasetinden şöyle bir izlenimi yansıtıyorum: "Demirel Başbakan olduğunda, ona medya - Morrison Süleyman - adını takmıştı. Çünkü AP Genel Başkanı seçilmeden önce ABD Morrison şirketinin Türkiye temsilcisiydi. Karikatürlerde Demirelin başına dolar amblemli kovboy şapkası konurdu. Demirel Başbakan olduktan sonra - belki de o kompleksle - yıllar boyu ABDye gitmedi. Tam tersine Sovyetler Birliğine geziler yaptı. ABD sermayesinden çok Sovyetler Birliği yatırımlarına Türkiyeyi açtı. İskenderun Demir Çelik, Aliağa Rafinerisi bunlardan iki önde gelenidir. Bir ara Türkiyeye öylesine Sovyetler Birliği yatırım çıkarması oldu ki, o zamanlar Hürriyette yazan Kurtul Altuğ, Türkiyedeki teknisyen sayısı ve yatırım rakamlarıyla donattığı - RUSLAR GELDİ - araştırmasıyla gazetecilik ödülü almıştı. Bunun faydası oldu. Soğuk savaş yıllarında NATO üyesi Türkiyenin, kuzeydeki süper güçle ilişkileri buz tutmadı." Bana da soruyorlar. "AKP hükümeti ile Türkiyenin geleceği ne olur?" Hükümetin güvenoyu aldığı gün bu konuya eğilelim. Amerikanofil olmamak "Sonra, demokratik sol Bülent Ecevit Başbakan oldu. - Ho Shi Minhin önünde duvarlar yükseliyordu. Biz ise kapıyı açar duvarın öte tarafına (Rusyaya) kolaylıkla geçebiliriz - gibi söylemleriyle iyice prosovyetik kuşkuları veriyordu. O da yıllarca Sovyetler Birliğine gitmedi. Ama ABDye gitti. Çünkü kimse onu Amerikanofil diye suçlayamazdı. Bunun faydası oldu. ABD ambargosunu, ABD gezileriyle Ecevit kaldırabildi. ABD ile ilişkiler o yılların mevsim normallerine dönüştü." Anlatımı sürdürüyorum: Rüzgâra karşı tükürmek Arapça bilen Recep Tayyip Erdoğanın 3 Kasım seçimlerinden hemen sonra AB başkentlerini turlaması da bu izlenimlerin fonunda yorumlanmalı."İslami parti" referansı kuşkuları böylesine yoğunken herhalde ilk yurtdışı gezisine Suudi Arabistan ve İranla başlamazdı. O hatayı yapan - eski piri - Necmeddin Erbakan dramı da zaten kulaklarda küpe.Erbakan, İslam ortak pazarı, İslam NATOsu, İslam ortak parası gibi zırvalarla kendisinin de, partisinin de başına çorap örmedi mi?Erdoğan, onun gibi rüzgâra karşı su döküp kendini de partisini de ıslatmıyor. Türkiye siyasetinde kalıcı olabilen Demirel ve Ecevit yol haritasını benimsedi.Ayrıca... ABye tam üyelik misyonunu üstlenmenin akıl yolu olduğu açıktır.Sadece AB başkentlerine gezilerle sınırlı kalmayacaktır. Batı coğrafyası gezginliğini, Batı sermayesine açılmayı sürdürecektir.ABnin ve Batının demokrasi standartları da bu partinin yaşamını sürdürmesinin ortamı.Batıya bir sol partiden daha fazla yakın olabilir.Zaten şu diyalog, şifreyi çözmekte:Başkentteki AB büyükelçileri Erdoğanı ülkelerine davet ediyorlar. O da cevap veriyor:"Next year inşallah..." (Gelecek yıl inşallah)Sadece AB değil... ABDnin Iraka olası harekâtında da AKP iktidarında fazla direnç beklenmemeli.İsrail ile stratejik ilişkilerin süreceğini AKP açıkladı bile.Ve nihayet, bütün bu tür kararların alınması tek başına AKP iktidarı ile daha kolay. Peki... AKP? Eksiler alırım Onlar da var...Bunları yaparken araya türban için öğrenci affınını sıkıştırıvermek...Kişilik kanıtlamak uğruna "IMFye tavır koyuyormuş maskesini" takmak.15 bin km. duble yol, "bütçe fazlası yüzde 6 olmaz" gibi hesap dışı laflar."Bundan böyle bankalara el konulmayacak" gibi boş çerçeve laflar..."Peki ne yapılacak, bankalar iflas mı edecek?""Paraşütsüz ve güvenlik ağsız nasıl?" sorusunun cevabı olmaksızın "reel faiz düşecek" gibi boşluğa fırlatılan kelimeler.Bunlar da çok Batılı görünmemek dekoru!Batılıların bir sözü vardır:"Sorumluluk beraberinde olgunluk getirir." g.civaoglu@milliyet.com.tr AKP "eskiler almıyor" ama ya "eksiler"?