Atatürk’ü hedef alan yaylım ateşini Atatürkçüler “ayıplasın” ama “yadırgamasın”...
Çünkü bilinen plan...
Sovyetler Birliği’nin komünizmi yayma tehlikesi karşısında ABD “yeşil kuşak” stratejisini oluşturmuştu.
Başta Ortadoğu olmak üzere İslam ülkelerinde siyasi İslama yatırım yapıldı.
İslam unsuruna komünizmin petrol bölgeleri dahil güneye sarkmasına set çekmek misyonu yüklenmişti. Strateji başarıya ulaştı.
Örneğin, Afganistan’da Rus işgali böyle kırıldı. Sadece Taliban değil, İslam ülkelerinden Afganistan’a akan İslam mücahitleri de kullanıldı.
El Kaide’nin 11 Eylül eyleminden sonra -komünizmin çöküşü nedeniyle- devrini tamamlayan “yeşil kuşağın” yerini “ılımlı İslam kuşağı” projesi aldı.
ABD’nin ünlü araştırma kuruluşlarının ve uzmanlarının raporlarına(*) göre saptamalar özetle şöyleydi:
“Türkiye ılımlı İslama model olabilir...” Hem halkının büyük çoğunluğu Müslüman hem siyasal İslam yükselişte. Bu yükseliş grafiği ABD tarafından desteklenmeli, ılımlı İslam liderlerine omuz verilmeli. Okullarının, eğitim kurumlarının önleri açılmalı.
Hedefte Atatürk
Atatürk, “ılımlı İslam modeli” önündeki başlıca engeldir. Atatürkçülüğün ve Atatürk ilkelerinin hedef alınması gerekiyor.
Atatürkçülüğün benimsendiği TSK da bu açıdan düşünülmeli.
İşte birkaç istisna imza dışında hadise budur.
“Atatürkçülük, neden Kemalizm etiketi altında demokrasi düşmanı bir diktatörlük olarak sunulmakta ve delik deşik edilmekte” sorusunun cevabı şu kısa anlatımdır.
Atatürk döneminin de, “Kemalizmin” de elbette eleştirilecek yönleri vardır. Atatürk bir tabu değildir.
Ancak...
Amaç, objektif bir irdeleme değil de dikte edilmiş amaçlı saldırı olursa durum farklı. Fazıl Say’ı da isyan ettirir. Onun gibi düşünen Atatürkçü milyonları da.
Her lider kendi çağının koşulları içinde yorumlanmalıdır. Atatürk’ü “diktatör” diye yermeye kalkanlar, “Taht için kardeşin öldürülmesi meşrudur” diyerek “siyaseten katl” kuralını koyan Fatih Sultan Mehmet için fetih haftaları düzenliyor ve çifte standart uyguluyorlarsa burada “zihniyet” ya da “niyet” çarpıklığı vardır. Kasıt vardır.
ANTALYA FARKI
Antalya da “öteki Türkiye”... Her yıl çıtayı daha yükseltiyor. Bu yıl tamamlanan alt yollarla ve geçitlerle trafik -neredeyse- durmaksızın akıyor. Eskiden ışıkta yığılmalardan yakınanlar, şimdi de şaka yollu “süratten” gene şikâyetçiler.
Tertemiz caddeler, yanyollar ve orta şeritler, çevre, yemyeşil uzanan çimlerle, çiçekler ve ağaçlarla şenlenmiş.
Havaalanı girişi ve çevresi cennet bahçeleri gibi.
Kentte gece yaşamında ses kirlenmesi ciddi olarak disipline alınmış. Denetim var ama öyle kırmızı çizgilerle alkol yasak sınırları yok.
Deniz temiz...
Antalya giderek Miami çağrışımı yaptırıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel kolej mezunudur, iyi İngilizce bilir, piyano çalar. Gereğinde birkaç kadeh içkisini içer. Eşinin de başı açıktır. Modern Türk kadınını iyi temsil eder.
Menderes Türel, AKP imajını burada tersyüz eden bir başarı ve zihniyet altındaki imza.
Yolum Konyaaltı’ndan geçiyor.
Bir zamanlar mezbelelik olan Konyaaltı, pırıl pırıl tesisler topluluğu haline getirilmiş.
Bir levha:
“KONYAALTI BELEDİYE HALK PLAJI”
Her milletten bikinili, şortlu kadınlar. Mayolu, şortlu erkekler. Konyaaltı Belediye Başkanı hangi partiden?
AKP’li. Ama “tesettür plajları açmak” zihniyetli değil.
O da AKP imajını tersyüz edenlerden.
Öte yandan...
Antalya, artık en güvenli büyük kentlerden biri. Terör olsun, organize ya da bireysel suçlar olsun, neredeyse sıfırlanmış. “Polisin özel birimleri işsizlikten sıkılıyor” diyebilirim.
Yabancılar Antalya’da ev alırken, doğa ve iklimin yanı sıra güvenlik nedeniyle de bu tercihi yapıyorlar.
Vali Alâaddin Yüksel bir kez daha kadife eldiven içindeki demir yumruk felsefesini başarıyla uygulamakta.
.............................
(*) Rand Corporation - CIA’den Graham Fuller’ın Savunma Bakanlığı için hazırladığı “Türkiye’de İslam Köktenciliğinin Geleceği” ve ABD’nin eski Irak Büyükelçisi Halilzad’ın eşi Cheryl Barnard’ın “Sivil Demokratik İslam” raporları...