MUSEVİ cemaatinin saygın ismi Jak Kamhi işadamlığının ötesinde uluslararası politikada “bilge adam” ağırlığına sahiptir.
Küresel Musevi lobileriyle güvene dayalı ilişkileri vardır.
Daha 1960’lı yılların başlarından itibaren her partiden Başbakan, Türkiye’nin darboğaza girdiği zorlu dış politika sorunlarında Jak Kamhi’den yararlanır.
Özellikle ABD ve Fransa’da daha da etkindir.
Zaman zaman gerektiğinde İsrail başbakanı ya da cumhurbaşkanlarını devreye sokarak güçlü Musevi lobilerini Türkiye yanında tavır koymaya yönelten “kapalı kapılar arkası diplomasi” uygular.
Söz gelişi...
Ermenilerin her yıl kongreden geçirmeye çalıştığı “Ermeni soykırımı kararının” engellenmesinde onun izleri vardır.
Geçen yıl İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in telefonla müdahalesi böyle sağlanmıştı.
Serin rüzgârlar
TÜRKİYE ile İsrail arasında son serin rüzgârlar için Jak Kamhi’nin düşüncelerini almak istedim.
Üzgündü.
Ancak büyük fotoğrafı görüyor, daha bilgece yorum yapıyor:
“Türkiye ve İsrail’in birbirlerine ihtiyaçları büyük. Bunları aşmaları lazım. Akıl ve sağduyu bunu gerektiriyor.”
Yani “olanlara” saplanmadan “olması gerekene” işaret ediyor.
Umutsuz değil. Öyle ya Ermenistan’la bile buzlar eriyor.
O halde “no stres”.
Bununla beraber gene de “tatsız” şeylerden rahatsız.
Özellikle, TRT-1’de yayınlanan dizideki bir bebenin, bir genç kızın İsrail askerleri tarafından kurşunlanarak öldürülmesi sahnelerinin Türkiye’deki toplum psikolojisini “çok olumsuz” etkileyebileceği görüşünde.
Öyle görünüyor ki Davos’taki “van minıt” krizinden sonraki “onarım” süreci gibi iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden “bakıma alınacak.”
Elbette... Yeni yol kazaları olmazsa...
Dış görünüşte iki ülke arasındaki kırılmanın derinleşmekte olduğu izlenimleri alınsa bile tam tersine, şimdiden “Ankara-Washington-Tel Aviv üçgeninde” sesiz ve derinden iletişim trafiği başladı.
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in “Türkiye büyük devlettir. Birbirimize ihtiyacımız var” mesajı bunun işareti.
KULİS
İSRAİL-Türkiye arasında mevsim normallerinde olmaması gereken soğumanın siyaset ve diplomasi kulislerinde bazı nedenleri konuşuluyor.
Bunlardan biri için şöyle bir neden konuşulmakta:
“Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Gazze’ye girmek istemesi ancak İsrail tarafından saatlerce kapıda bekletilmesi... Davutoğlu’nun bunu hakaret gibi kabul ederek Anadolu Kartalı hava tatbikatına bu yıl İsrail uçaklarının katılmasını engellemesi... Kısacası, alınganlığı...”
Belki öyle, belki değil...
Ancak tatbikata her yıl katılan ABD ve İtalya, bunun üzerine “O halde bu tatbikatta biz de yokuz” diye tavır koymuşlardır.
Ayrıca Davutoğlu dün “Bölgede barış arayışları sürerken İsrail ile tamamen askeri amaçlı bir dayanışma içinde olmazdık” dedi.
Başbakan Erdoğan da “Halkımın sesini dinledim” açıklamasını yaptı.
Bütün bunların tercümesi şöyle:
“Başbakan Erdoğan Gazzelilere destek çıkarak van minıt restini çektiği zaman, Türkiye’deki medya, ‘Gazze’yi bombalayan İsrail pilotları Konya üzerinde uçarak savaş eğitimi alıyor’ diye onun samimiyetini sorgulamışlardı.
Anadolu Kartalı hava tatbikatına İsrail Hava Kuvvetleri’nin bu kez çağrılmaması bu nedenlerle izah edilebilir.”
Davutoğlu’nun kırgınlığının temel neden olması ihtimali düşük.
Kırgınlığa gelince, İsrail tarafından yapılan değerlendirme basit çözümlerle aşılacak bir tıkanıklığın istenmeyen sonuçlara uzanmış olduğudur.
Açayım...
Bakan Davutoğlu doğrudan Gazze’ye girmekte dayatacağına Filistin’e girmek istediğini söylese bunu kolayca yapabilirdi.
Engellenmezdi. Oradan Gazze’ye geçebilirdi.
OBAMA SENDROMU
İSRAİL HAARETZ gazetesindeki bir yoruma göre, olayda “Obama sendromu” var.
Başkanlık görevine başladığından bu yana Obama, İsrail’i, öncelik listesinin başına koymadı.
Bunu İran, Irak, Suriye, Ürdün ve hatta Türkiye hissediyor.
Öte yandan...
Filistin tarafında her şeye egemen olan bir lider yok.
İsrail, karşısında diyalog kurup çözüme ulaşabileceği Yaser Arafat gibi güçlü bir lider bulamıyor. Hamasçılar ile El Fetihçiler birbirlerini yiyorlar.
“İki millet iki devlet” formülünü görüşebilecek bir muhatapları yok.
Çözüm umudu görülmediği sürece Gazzelilerin dramı İsrail’e karşı bir dayanışma oluşturuyor.