Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir söz vardır: “Olmaz deme, olmaz olmaz...”
Ertuğrul Akbay “olmazı olur” yapan gazeteciydi.
Onun gazetecilik dilinde “imkânsız” kelimesinin karşılığı yoktu.
Örnek...
Önce Hürriyet, sonra Günaydın’da milyon tirajlara imza atan meslek büyüğümüz dostum Necati Zincirkıran’dan dinlediğim bir anı:
Büyük tiraj beklenen bir
hamleye hazırlığın en yoğun çalışma saatleridir.
Ertuğrul Akbay, Necati Abi’ye gelir ve “Amerika’da seçim var, iyi haberler çıkarabilirim, gideyim mi” diye sorar.
Necati Abi’nin başını kaşıyacak zamanı yoktur.
Önündeki projeye odaklıdır, ses çıkarmaz.
Ertuğrul soruyu tekrarlar.
Bir iki kez daha...
Necati Abi başından savmak için “Öyle görünüyor ki şimdiki başkan bir daha seçilecek. Git başkanla Günaydın için özel röportaj yap” der.
Ertuğrul gider.
Bir süre sesi sedası çıkmaz.
Sonra...
Ansızın çıkagelir.
“Başkanla özel söyleşiyi yaptığını” söyler.
Masanın üzerine fotoğrafları ve yazıyı koyar.
Necati Abi şaşırır.
Çünkü Ertuğrul’a ne söylediğini unutmuştur bile.
Röportaj, Ertuğrul Akbay imzasıyla manşette yer alır.
Okkalı da bir prim yazılır. (Hürriyet ve Günaydın’ın başarılarında bu teşvik
primleri geleneği vardır.)
Gazeteciler liderlerle
fotoğraf çektirirler.
Ama...
Bunun adı bizim mahallede “kareye kafa uzatmaktır.”
Çoğu kez “Muhabirimiz falancayla konuştu” resim altıyla o bir anlık “kareye kafa uzatma” fotoğrafları yayımlanır. Yanına da sade suya tirit birkaç laf yazılır.
Ertuğrul Akbay’ınki öyle değil.
Tümüyle Günaydın’a özel bir röportaj.
YAŞ 75
GÜNAYDIN’da “röportajlar tiraj unsuruydu.”
Yazı dizileri, röportajlar ses getirmeli, tiraja sıçrama yaptırmalıydı.
Ertuğrul Akbay da röportajlarıyla bu “Haldun Simavi” prensibinin gereğini yerine getiren gazeteciydi.
Haldun Bey onu severdi.
Öyle ki...
Günaydın’ı Asil Nadir’e satıp gazete patronluğuna noktayı koyarken, Ertuğrul’a koskoca rotatifi ve yüz

“Olmazı olur yapan” gazeteci...
binlerce satan mizah dergilerini hediye etmişti.
Ertuğrul bir süre yayıncılık yaptıktan sonra işleri Amerika’da eğitimini tamamlayan oğluna bıraktı.
Türkiye’nin en çok satan gazetelerinden Sözcü, oğlu tarafından hayata geçirilmiştir.
Ertuğrul da Sözcü’de röportajlar yayımlarken asıl yaşamını sağlığa ve spora odakladı.
Gene tutkulu, gene başarıya endeksli...
Ama bu kez sağlık ve spor alanında.
“YAŞ 75 YOLUN YARISI” adıyla yayımladığı kitabı işte bu sürecin meyvesi.
Aslında gazetecilik yıllarından birikimleriyle de harmanlanan bir kitap bu.
Gene bir “uzun röportaj” tadında...
Örneğin...
Günaydın yıllarında Kafkaslara gitmişti.
Kafkas ülkesi insanları dünyanın en uzun yaşayanlarıdır.
“Uzun yaşamın sırlarını” hepsi 100 yaşını aşmış ninelerle, dedelerle konuşarak ilgiyle okunan bir röportaj yapmıştı.
Ne yerler, ne içerler günün hangi saatlerinde!..
Hangi saatlerde ve hangi sıklıkta seks yaparlar, hangi saatlerde uyurlar.
“Hareketli yaşamın” uzun yaşama katkısı.
“Uzun yaşamda çayın rolü!..”
Çay nasıl demlenmeli?
Baharatın katkıları...
Hangi baharatlar?
Ve daha bir dizi öneri.
.........................
Günaydın yıllarından bir röportaj daha...
Hindistan’ın dünyaca ünlü bir fakirinin köyüne (yerleşkesine) gider.
Orada aylarca kalır.
5 duyuya egemen olmayı, çakraları açmayı, enerjisini yükseltmeyi, yoga ritüelini, odaklanmayı ve daha bir dizi nefis terbiyesi yöntemini öğrenir ve onları yaşar.
Öyle ki...
Bir kâse çorbayı -eğer o anda canı ızgara balık çekmişse- “odaklanma” yapıp ızgara balık lezzeti alarak içebilir.
İradesini keskinleştirmiştir.
Ve bunları Günaydın’da yayımlayarak gazeteye tiraj kazandırmanın ötesinde, yaşamının geri kalan yıllarında da sürdürür.
75 yaşına geldiğinde kendini zihnen, bedenen ve seks gücüyle 30’lu yaşlar performansında tutar.
..........................
Yazının başındaki “olmazı olur yapar” söylemini hatırlatayım.
Kafkas ve Hint fakiri öğretilerinin yanı sıra yoğun ve bilinçli sporla bugünlere gelmiştir.
“Olmaz” demeyin “olur, olur” diyorum ve Ertuğrul’un 60’lı yaşlardan sonra zaten uzun olan boyunu daha da uzattığını belirterek, yazıya noktayı koyuyorum.
Kısa cümleler, anlaşılır net ifadeyle “kendiyle röportaj” tarzında bu güzel kitabı öneririm.