Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TEMEL eğitimin 8 yıla çıkarılmasının yumuşak karnı, hükümeti düşündürüyor.
Sorun...
"Diyanet İşleri'nin ilkokul sonrası düzenlediği 2 yıllık Kuran kursları...
Bunlar ne olacak?"
Eğer - kesintisiz - 8 yıllık temel eğitim uygulanırsa, Kuran kurslarına 13 - 14, hatta 15 yaşından sonra gidilebilecek.
Doğrusu...
Bu mantığı anlamak mümkün değil.

Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın koordinasyonu altında konuya çözüm aranıyor.
OYSA...
2 yıllık Kuran kursuna, 8 yıllık temel eğitimden sonra gidilse ne olur. Eğer hafız yetişmek için ise, 8 yıllık temel eğitimde, çocuk daha iyi bilgilenmiş, daha üst standartta kültür kazanmış olacak.
Kuran'ın derinliğine, nispeten daha fazla inebilir.
Herhalde, yarım yamalak bir ilkokul eğitiminden sonra, Kuran ezberciliğinden daha iyidir.
Ayrıca...
Kuran kurslarına hiç gidilmese, sakıncası nedir ki?..
"İmam Hatip okulları" adı üstünde, din alanında meslek adamı yetiştirmekle görevli.
Kuran'ı, arapçayı ve bu alanda gerekli kültürü lisede edinir.
Gerekiyorsa, İlahiyat Fakülteleri'ne gider.
Bu düşünce sistemine karşı çıkanların yanıtı şöyle oluyor:
"Ağaç, yaşken eğilir..."
Doğru.
Ancak, bunu daha geniş anlamda düşünmek ve genç yaşta çocuklara mümkün olduğunca genel ve temel eğitimin verilmesi, ilk tercihtir.
Bu durumda, İmam Hatip orta okullarının kapanacak olması da açıktır.

ŞİMDİ... Bazı ara çözümler üzerinde çalışılıyor.
Örneğin...
Temel eğitimin son 3 yılında, kredi sistemini getirmek... Seçmeli dersler uygulamak.
Belirli krediyi tutturanın mezun olması...
Tabii...
Bu seçmeli dersler, Kuran kursları programının ve imam hatip orta okullarının din ağırlıklı derslerinden oluşacak.
Pratikte, her iki eğitimin de verilmiş olması sağlanacak.
Böyle bir formül, özellikle RP'nin isteği.
Buna karşın...
DYP, MGK kararındaki iradenin gerçekçi yorumunu yapıyor ve temel eğitimde son 3 yılın fiili İmam Hatip Orta Okulu haline getirilmesine kolaylıkla "evet" diyemiyor.
Bu çözümde, takiyye kokusu var.
Bununla beraber, demokrasi, "uzlaşma sanatı..."
Bazı esneklikler düşünülebilir.
Bizim kuşaklar, seçmeli din dersi okudu.
Abartılmadan, temel eğitimin amacını oluşturan gerçek kültür potansiyeli düşürülmeden, haftada birkaç saat din dersi yeterlidir.
Kaldı ki...
Aileler, nasıl ki çocuklarına okul dışında özel eğitim kurumlarından ders aldırıyorlarsa...
Diyanet İşleri'nin - dinin körpe beyinleri zehirlememek ya da siyasete alet edilmemek koşuluyla öğretildiği - özel kurslarına çocuklarını gönderebilirler.
FATİH'in orduları ve donanması, İstanbul'u kuşattığında, Bizans'ta güncel tartışma konusu "meleklerin cinsiyeti" idi.
"Dişi mi... Erkek mi?"
Türkiye,
şu zorlu dönemden geçerken, 2 yıllık Kuran kurslarının sorun haline gelmesi traji - komik bir hadisedir.
Aslında...
Türkiye, büyük bir doğumun sancılarını çekmekte.
Türkiye'nin yeniden yapılanması gereği, giderek kendini vurguluyor.
Liderlerin kilitlediği siyasete karşı, rejimin dikişleri atmakta.
DSP'den 3 ihraç durumu, bunun son örneğidir.
DYP gibi, DSP'de de, isyanlar oynanıyor.
İsyancıların verildikleri disiplin kurulları ve gösterilen tepkiler, "liderler sultasının yargılanmalarına" dönüşüyor.
İhraç istemiyle disiplin kuruluna verilen Gökhan Çapoğlu, Ecevit'e sesleniyor:
"1970'li yıllarda milletvekili kapı kulu değil, diye baş kaldıran sizdiniz.
Ne kadar talihliymişsiniz ki, İnönü gibi demokrat bir Genel Başkanınız varmış."
Bu sözler aslında, bütün liderlerin adresine gönderilmiş bir mesajdır.
Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partiler, giderek liderlerin önlenemez dikta alanları haline gelmiştir.
Meclis'te kişikler, seçim kaygılarını ve lidere kapı kulluğu zihniyetini aşabildiği ölçüde, parlamento itibar kazanacaktır.

PARLAMENTODA kişiliklerini koyan ve bunu liderlere karşı da savunabilen isimlere bakıyorum...
Meslekleri olan ve mesleklerinde başarılı kişiler.
Ankara'ya ekmek parası ya da iş takibi için gitmemişler.
Gerçekten, ülkeye beyinleri ve yürekleriyle katkıda bulunabilecek potansiyeli hissetikleri için oradalar.
Milletvekili olmasalar da, çıtası yükseklerde bir kariyer ve yaşam standardı sahibi isimler.
DSP'den Bülent Tanla ve Mümtaz Soysal, DYP'den Hasan Denizkurdu, Anavatan'dan Kamran İnan, CHP'den Altan Öymen, hemen aklıma gelen birkaç isim.
Onların ve onlar gibi isimlerin bir kısmının, Diyalog Grubu'nda buluşmaları, herhalde bir rastlantı değil.
Birlikte, Meclis'in dik durmasını sağlayacak omurgayı oluşturuyorlar.