Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kanal D Yurt Haberleri Şefi Adnan Bulut'a telefondaki genç kız şöyle diyor:
"Şu anda Mustafa Burhan'ın silahı kafama dayanmış durumda.
Odada iki rehin daha var."
Bu genç kız Yasemin Tezelman'dı.
Ege TV'de çalışıyordu.
Kafasına silah dayalıyken, elindeki cep telefonundan Adnan Bulut'a heyecan ve korkuyla, kesik kesik kelimelerle, şunları söyledi:
"Televizyona bir telefon ihbarı aldık.
'Burada silahlı bir adam içeridekileri rehin aldı.
Bir de yaralı var.' denildi.
Kameraman arkadaşımla hemen buraya geldik.
Olayın geçtiği odaya girmek istedim.
Silahlı kişi, beni içeri aldı.
Silah kafama dayalı."
Adnan Bulut, Yasemin'e "o kişiyle konuşabilir miyim?" diye soruyor.
Birkaç saniye sonra artık herkesin tanıdığı Mustafa Burhan telefondadır. Kanal D'de izlediniz.
Peki Adnan bu telefonu nasıl buldu?
İzmir'deki Tezelman soyadlarını arayarak ailesinden Yasemin'in cep telefonunu "ğrenmiş.
Sonra... İletişim kesildiğinde...
Bu kez yayın odasından Pakize Erdamar, cep telefonunun ekranında görünen numara için "evet" tuşuna basıyor.
2 saat 15 dakika süren yayın maratonunun ve gazetecilik olayının vitrinlerde yer almayan kahramanları onlar.

Salkım

Hadise sadece gazetecilik değil... İnsani boyuttaki kazanımdır.
Mustafa Burhan özellikle ilk dakikalardaki kaos sırasında kontrolünü yitirebilirdi.
Odadakilerden biri ya da hepsi vurulabilirdi.
Ya da intihar!..
Canlı yayın, işte bu olasılığı önlemiştir.
Defne Samyeli, ilk dakikalardan başlayarak, yüksek tansiyonu düşürmeyi becerdi.
Mustafa Burhan ile çeşitli konularda söyleşiler yaptı. Sürekli meşgul etti.
Arkadaşları, uğradığı haksızlıklar, ailesi, iş hayatı, silahının tehdidi altındaki kişilerin günahsızlığı, ahlak, hukuk...
Onun tetik hareketiyle değil, kelimelerle boşalmasını sağladı.
Ünlü mülakatçı Larry King'in kitabında bir başarı şifresi var:
"Konuşurken kesin içtenlik... Doğallık."
Defne bunu yaptı.
Yaptığı rol değildi.

Fay hattı

Bunlar güzel de, yaşanan dramın acılarını da görebilmeliyiz.
Şöyle ki...
1- Ekonomi çökmekte.
Borcunu ödeyen işadamına, esnafa, tüccara neredeyse "enayi" gözüyle bakılmaya başlandı.
Mahkeme dosyalarının üçte ikisi, karşılıksız çek ve dolandırıcılık konusundaki davalar...
Ekonomik çöküntü, ahlaki çöküntüyü üretiyor. Ahlaki çöküntü ise çek ve senet tahsilat çetelerini, intiharları ve şimdi de işte böyle ancak filmlerde görülebilir rehin olaylarını.
2- Mustafa Burhan, belli ki düzeyli ve dürüst bir insan.
Kanal D'nin "dolandırıcılara kaptırdığınız parayı biz fazlasıyla öderiz" önerisini "ben dilenci değilim" diyerek elinin tersiyle geri çevirdi.
Onun istediği kendisini dolandıranların yakalanmasıydı. Adaletti.
Amacı para değildi.
Paraya teslim olmadı.
Ahlakı da teslim etmedi.
3- "Ben vergimi veriyorum.
Dürüst bir vatandaş olmanın gereğini yapıyorum.
Devlet de görevini yapsın" söylemi, o görüntülerle bütünleştiğinde, "artçı" değil, "öncü" depremdi.
Sosyal bir fay kırılması uğultusunun ilk habercisiydi.
Toplumun derinlerindeki volkan, o müthiş öfke birikimi, kabuktaki kireçlenmiş dokuyu kırmak üzere.
4- Yaptığı güzel konuşmalar nedeniyle İzmir Emniyet Müdürü'nü de kutluyoruz.
Ama Batı'nın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi, polisle Mustafa Burhan arasında psikolojik eğitimden geçmiş, deneyimli bir görüşmeci yoktu.
Defne ve sonra da Emniyet Müdürü o boşluğu doldurdu.
Ama ilke olarak bir profesyonele ihtiyaç vardı.
Son söz: "Böyle gelmiş, böyle gitmez."
Olay, aymazlığa çarpan ve bu gerçeği gösteren tokattı.


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr