Güneri CİVAOĞLU
ANKARA Gazi Orduevi'ndeyiz. Eskilerin limonata gibi dedikleri bir hoş akşam...
Burası bize göre yeni.
Çocukluğumuzda
Ankara - Sıhhıye'deki eski orduevi salonlarına
nişan ve
düğünler için giderdik.
Bıçak gibi ütülenmiş üniformalar içinde dimdik genç subaylar, kalın, sarı yaldız kemerlerinden tutturulmuş, kısa kılıçlarını çekerlerdi...
Kılıçlarla
tünel oluştururlardı. O tünelden kendileri gibi
genç bir subay olan
damatla, gelin nikah masasına süzülürlerdi. Üzerlerine
konfetiler, serpantinler atılırdı. Askerliğini yapmakta olan müzisyenlerden kurulu
cazbanta, o dönemin bütün düğünlerinin değişmez parçası olan
komparsita çalardı.
Genç subay damat ve gelin alkışlar arasında
dans ederlerdi.
Düğünün sonları mutlaka,
"dağ başını duman almış" marşıyla biterdi.
Kadın, erkek, çocuk, sivil, asker hepimiz
gözlerimiz dolu dolu
"dağ başını duman almış" marşını boyun damarlarımızı şişire şişire haykırarak.
İkişer sıra halinde bu salonun içinde uygun adım tur atardık.
Çocukluk çağlarında bu orduevinde, sonraları dostları olmanın keyfini yaşayacağım
Yaşar Güvenirler'i,
İlham Gençerler'i dinlemiştim.
İlk gençlik yıllarımda ise,
Tanju Okan'ı... Askerliklerini orduevinde er olarak yapıyorlardı.
İlk gençlik yıllarımda ise, eski orduevine daha çok
siyasi nedenlerle gittik.
Gazeteciler, 27 Mayıs 1960 Milli Birlik Komitesi ihtilalci subaylarıyla, zaman zaman orduevi salonlarında konuşurlardı.
Anadolu Kulubü, Ankara Palas ve şimdi artık yerinde modern yapılar içeren
Bulvar Palas, diğer mekanlar da.
Sadece onlar değil, daha sonraki yılların sonuca varmayan nakıs ihtilal girişimlerinin,
albayları ve
binbaşıları da gazetecilerle zaman zaman yüksekten uçan konuşmalar yaparlardı. Hazırladıkları ihtilalin ayak seslerini duyururlardı.
Orduevinin karşısında bir de çay bahçesi vardı.
Benim bulunmadığım bir akşamüstü
Bayan Aydemir, muhabir arkadaşlarımıza o parkta çikolatalı pasta ve çay ikram etmiş.
Sanra da müthiş bir ifşatta (!) bulunmuş.
"Çok yakında sizlere Çankaya'da altın ayyıldızlı tabak ve fincanlarla, armalı gümüş çatal ve bıçak takımlarıyla pasta ve çay ikram edeceğim." Bu arada eliyle
Çankaya tepelerini işaret edermiş.
"Orada... Çankaya Köşkü'nde" dermiş.
Yani
Talat Aydemir'in ihtilal yapıp, devlet başkanı olacağını ima edermiş. Ne yazık ki merhum
Çankaya'ya değil, darağacına çıktı.
Gazi Orduevi terasında gazeteci ve televizyoncu arkadaşlarımla beraberken işte bu anıların zaman tünelinde gezinmiştim.
O gece orduevinde alışkın olduğumuz
"üniformalı" görüntüler yoktu.
Tam tersine... Davetiyede
"giyim ... sivil" yazıyordu.
Herkes sivildi.
Çocukluğumuzun üç numara kazınmış erlerden oluşan caz bantlarının yerine
Hendel ve
Boby Mc Farren'in son diskindeki barok parçaları yorumlayan şık giyimli bir küçük orkestra vardı. Astubaylardan kuruluydu.
Yıllardır ordu evlerinde kapkara kostümler içindeki erlerin servisine alışmıştık. Bu kez karşılayıcılarımız temiz giyimli, pırıl pırıl genç kızlardı. Büfe kasaba eşrafının düğün safrası gibi dolup taşmıyordu. Seçkin ve yeterli bir gastronomi düzeni vardı.
Davet sahibi
Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak'tı.
Yaz başlarına kadar meslektaşlarımızın en az iki üç kez konuştuğu
Özkasnak, stafiyle birlikte her konukla ayrı ayrı ilgilendi.
Ancak gözlemlerimize göre eksikliklerimizi sıralayalım.
Başkan Karadayı ve
İkinci Başkan Bir'i gözlerimiz aradı. Doğrusu bu olsa dahi, ordunun nabız atışları parmaklarımızdan kaymış gibi. Normalizasyona yumuşak geçişin kanıtlarını daha bir süre diyaloglarımızda bulmak istiyoruz. Ayrıca bir dizi sorun üzerinde ordunun yorumlarını ihtiyaç var.
S - 300 füzelerinin irdelenmesinden
Ordu - Dışişleri ortak kararıyla
NATO tatbikatlarından çekilmemize kadar teknik konular... Ayrıca
Çiller'in kimine göre pişkinlik, kimine göre cüretle
"belki de cinnetle" Susurluk'tan yönettiği
"kırlar çetesi" diye bir suçlama...
Yılmaz hükümetiyle ilişkiler bu davetin bir eksiği de
Türkiye'deki yabancı gazetecilerin çağrılmayışı idi.
İletişimin milliyeti, haberin ve bilginin pasaportu yoktur. O gecenin en önemli izlenimini sunayım:
"Batı Grubu görevini sürdürüyor. Bütün Türkiye de sürdürüyor... Asker bunu yapmaya hevesli değil. Yılmaz aynı hizmeti verecek bir örgüt oluşturabilirse Batı Grubu kendini noktalamaya hazır. Aksi halde sürecek... Tıpkı çeşitli konulardaki diğer 29 grup gibi... Yüzlerce kurmay subay uykusuz bu grupların çalışmalarını yürütüyorlar."
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr