Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Apo’nun kardeşi Osman Öcalan “Bavulları hazırladım, Türkiye’ye döneceğiz” demiş.
Öcalan kardeşlerin araları epeydir açık.
Osman Öcalan, Apo’nun ötesinde Kandil’deki yöneticilerle de bağları koparmıştır.
Bir süredir Kuzey Irak’ta eşi ve çocuklarıyla yaşıyor.
Gelebileceğini düşünmesi ilginçtir.
Abdullah Öcalan’la Bekaa Vadisi’ndeki PKK kampında konuşmuştum.
11 Nisan... Sabahın 5’i... Abdullah Öcalan’ın çalışma odasının penceresindeyim, yeraltından yüzlerce PKK’lı ellerinde kalaşnikoflarla koşarak çıkıyorlar.
Aralarında kadınlar da var.
Sabah içtimaı için dizildiler.
Sanıyorum 400 kadardılar.
Onlara bakarken kapı açıldı.
İçeri, bıyıklı, tepesindeki saçlar kısmen dökülmüş, 30’lu yaşlarda görünen bir PKK’lı girdi.
Elinde soyulmuş ve dilimlere ayrılmış mandalina, portakal ve elma olan bir tabağı uzattı.
“Afiyet olsun” dedi ve “Ben Osman Öcalan” diye kendini tanıttı.
“Abim röportaj için içtima bittikten sonra gelecek” dedi.
İçtimaı birlikte seyrettik.
Önce bir grup PKK’lı diğerlerinin ellerini sıktı. Onları alkışladılar. Osman Öcalan açıkladı:
“Ülkeye gidiyorlar, çarpışacaklar. Ölebilirler. Bu bir veda töreni.”
Ardından ak saçlı, sırtlarında harmani olan yaşlı adamlar ellerinden tuttukları çocuklarla geldiler.
Osman Öcalan’ın söylediğine göre, PKK’lıların dedeleri ziyarete gelirmiş.
Ellerinden tuttukları ise ölen PKK’lıların çocuklarıymış.
Bekaa’daki kampta daha bu yaşta eğitiliyorlarmış.
Bütün bunları niye yazdım?
Açılımın nasıl da zor bir operasyonlar süreci olacağına örnek göstermek istedim.
Osman Öcalan’ın hiç kan dökmediğini varsaysak bile 40 bin cana mal olmuş yasadışı terör örgütünün üyesi...
Bu da TCK’da ağır bir suç.
Böyle binlercesi var.
Onlara göz yumulursa ortada bir örgüt olup olmadığı bile mahkeme kararına bağlanmamış olan Ergenekon’a üye oldukları iddiasıyla başkalarını, gazetecileri, polis müdürlerini, askerleri, profesörleri, rektörleri hapiste tutmak nasıl mümkün olacak?
Bu çelişki nasıl izah edilebilecek?
Daha şimdiden Kandil’den gelenler için bu çelişki yaşanıyor.

Haberin Devamı

GÜNAH KEÇİSİ ETTİLER
Aşk-ı Memnu’da Kıvanç Tatlıtuğ ile Beren Saat’in öpüşme sahneleri ve bu tür görüntüler RTÜK tarafından incelensin çağrılarına medyanın büyük bölümü haklı olarak tepki koydu.
Öpüşme sahneleri de sansürlensin mi?
Olacak şey değil.
Ama... Bu tepkiyi koyan medya kendini de sorgulamalıdır.
Kıvanç Tatlıtuğ ile Beren Saat’in sevişme görüntülerini çarşaf çarşaf basan gazete yayınlarından söz ediyorum.
Behlül uyurken onu Nihal’in öpüşünün fotoğrafları da gazete sayfalarının tepelerine taşınmadı mı?
Ya... “Sevişme sahnelerinde Kıvanç ile Beren’in aralarına yastık koydukları” muhabbeti!
Ardından başka oyuncular arasında anket düzenleyerek “Öpüşürken araya yastık koyulsun mu, koyulmasın mı?” sorularının ve cevaplarının yansıtılması.
Aşk-ı Memnu, Halid Ziya Uşaklıgil’in romanından ekranlara ikinci kez aktarılan bir dizi...
Pek çok yönleri var.
Onların hiçbiri üzerine durmaksızın sadece öpüşmeye ve sevişmeye odaklanmak ister istemez toplumda etkilenmeyi tırmandırıyor.
Başka örnek...
Beren Saat’in “canlı bombayı” oynadığı terörist genç kadın rolü, hangi açıdan gazete sayfalarına ve TV ekranlarına yansıdı?
Arka / yan görüntüsünde çıplak izlenimi veren göğüsleriyle.
Yani... Koca filmde çok iddialı bir rolü üstlenen ve daha önceki salon kadını görüntüleriyle tamamen farklı bir karaktere geçiş yapan Beren Saat, bu yönüyle gündeme taşınmadı.
Role nasıl hazırlandığı, eski terörist kadınlarla konuşup konuşmadığı, canlı bomba psikolojisini yansıtmak için hangi araştırmaları yaptığı, bu rolünün sosyal etkisinin ne olacağı tartışılmadı.
Beren Saat, en beğenilen, çok başarılı ve bir bakıma “rol model” olarak algılanan ünlü bir sanatçı.
Yüz binlerce fanı var.
Onlara bu rolüyle hangi mesajı verecek?
Terör örgütüne yakınlık mı hissettirecek yoksa pişmanlığın ve şiddetin, kan kültürünün yanlışlığını mı?
Beren akıllı ve kültürlü bir kadın.
Sanıyorum tüm bunları ve başka açılardan sorgulamaları da iç dünyasında yapmış olmalıdır.
Ama medya mahallesinde, sevişme sahnesinde aynaya yansıyan ve çıplak izlenimi veren göğüs önemsendi.
Bu misaller, RTÜK’e “öpüşme sansürleme yetkisinin verilmesi” söylemlerini gündeme taşıdı.
Kısacası biraz da biz çanak tutuyoruz.
Öte yandan, RTÜK Başkanı Davut Dursun’un “ekranlarda öpüşme polisliği” çağrılarına karşı verdiği cevap da tam bir cevher(!!.)
“Şu toplumun milli ve manevi değerleriyle Etiler’de oturanların milli ve manevi değerleri aynı mı?”
Etiler “günah keçisi” ilan edilmenin ötesinde bir “simge” gibi gösterilmiş.
Demokrat, laik, çağdaş yaşamın simgesi...
Ve... Demek onlar Türkiye genelinin milli ve ahlaki değerlerini paylaşmıyorlar(!!.)
Öyle mi?
Vahim.