Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile İsrail Sanayi ve Ticaret Bakanı Bünyamin Ben Eliezer’in bir otel odasında “gizli” buluşmaları Türkiye’yi ve İsrail’i karıştırdı.
“Kim kimi arayarak bu görüşmeyi önerdi?”
Bu da tartışılıyor.
Kimse yadırgamasın...
Elbette bu “gizli buluşma” siyaset gündeminde ilk sıraya oturacak.
Karşılıklı bunca “efelenme” olduktan sonra “çaktırmadan” otel odasında “halvet” konuşulmaz mı hiç?
Kamuoyu önünde “ulu orta sallamak” ama otel odasında “buluşmak” iç politika batağına çekiverir adamı...
Bu, politikanın bir gerçeği...
Ne var ki...
Derin krizler de ancak böyle yöntemlerle aşılır.
Balıkçı evinde derin politika
İki toplum arasında kan gövdeyi götürürken İsrail ve Filistin’den “bilge adamlar” bir İskandinav balıkçı köyünde 3 yıl boyunca her hafta sonu “gizlice” bir araya geldiler.
Kafa kafaya “çözüm” aradılar.
İSVİÇRE’DE BİR ŞALE HALVETİ
İki devlet arasında sorunlar iç kamuoyu kaygıları nedeniyle çıkmaza sürüklenir.
Oysa gözlerden ve özellikle medyadan uzakta baş başa kalındığında çözüm hiç de uzak değildir.
Belki daha önce yazmışımdır.
Gene de anlatmakta yarar var.
En iyi dışişleri bakanlarından biri olarak gösterilen İhsan Sabri Çağlayangil’den dinlediğim anıyı yansıtayım:
Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin en gergin olduğu süreçte Çağlayangil uluslararası bir toplantıda Yunanistan Dışişleri Bakanı’yla ayaküstü laflamaktadır.
Bir ara şöyle der:
“Aslında ortada çözülemeyecek bir sorun yok. Meseleyi çıkmaza sürükleyen şey iç politikadaki baskılar. İnanıyorum ki sizinle ben İsviçre dağlarında bir şaleye kapansak, ne varsa konuşsak birkaç saatte veya en çok birkaç günde bütün problemleri çözebiliriz.”
Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın cevabı “haklısınız ekselans” oluyor ve “ ama” diye başlayarak bakın ne diyor:
“Bizim dünya medyasının haber almayacağı bir baş başa şale görüşmemiz olamaz. Medya bunu bir şekilde haber alır. Gece siz ve ben kendi aramızda en makul çözümlere ulaşırız. Huzur içinde odalarımıza çekilir, uyuruz. Sabah kalktığımızda bir bakarız ki kapının önünde gazeteciler... Ben çıkarım bizim gazetecilere nasıl da ustalıkla sizi faka bastırdığımı söylerim. Ardından siz çıkarsınız, sizin gazetecilere beni nasıl faka bastırdığınızı anlatırsınız.
İkimiz de artık şalede bir gece önceki dışişleri bakanları değilizdir... Kendi gazetecilerimizin önünde kendi iç kamuoyumuza oynayan politikacılarız. Yani bu söylediğiniz doğrudur ama hayata geçirilemez bir proje olarak kalır.”
Çağlayangil dış politikanın iç siyaset gölgesi düşürülmeden yapılırsa başarılı olabileceğini söylemişti.
“Dışişleri bakanları çok az konuşmalıdır” demişti.
.............
Türkiye dış politikasının handikabı abartılı iddialarla konuşmak ve makul normallerine dönmek zorunluluğu ile burun buruna gelindiğinde geri adım atarken psikolojik arızalar yapmak.