Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu da bir kararlılık fotoğrafı olurdu.Her iki tavır da "doğru" ya da "yanlış" diye tartışılır. Ama omurgası olan duruştur.Kötü olan ise, kaypak, güvenilmez, inanılmaz politikalardır. Kelimelerinin arkasında duramayan, çözülen, kıvıran ülke resmi çizmektir.Şark çarşılarının pazarlıkçı bezirganı görüntüsünü vermemektir.Türkiye birinci tezkerede bu ölçütlerde iyi sınav vermemiştir. Halı pazarlığı, at pazarlığı yapanlara benzetilmek Türkiyenin onurunu yaralamıştır. Başına çuval geçirilmek bu çizginin son aşamasıydı.Türkiye bu kez, kararının - farklı açılardan bakanlar için - doğruluğu tartışılsa da, büyük devlet olmanın "kararlılık" kalibresini yeniden yakalamış görünüyor. Türkiye Iraka asker gönderecek. Hükümet bir karar ortaya koydu. Tam tersini de yapabilirdi. "İlke olarak hayır" diyebilirdi. Bu kararlılık çizgisi tutarlı bir felsefeyle örtüşmelidir de.İlk tezkerede neden aynı ağırlık konulmamıştır? Neden kararlılık gösterilmemiştir?O zaman AKP hükümeti konuyu AKP grubuna getirmiş, grubu oylarında serbest bırakmıştı. Şimdi ise Başbakan Erdoğan, "Hükümeti yönetenler, tartışır, karar verirler, sonra bunun gerekli olduğunu gruba anlatırlar" diyor. Yani, "Kararı alırız. Grup da genel kurulda oyunu verir" diyor.Peki, ilk tezkerede neden böyle olmadı?O zaman, gerçi, Başbakan Güldü, tezkere geçse ve Türkiye bir bakıma savaşanlar arasında yer alsaydı "dere geçilirken at değiştirilmez" denecekti. Gül, başbakan olarak devam edecek, Erdoğan ise milletvekili sıralarında oturacaktı. Oysa tezkere TBMMye takılınca, artık Gül dövüş kaybetmiş horoz durumunda, "Erdoğan başbakan olsun, tezkereyi o geçirtir" rüzgarları esti. Erdoğan başbakan oldu, fakat, neden bir süre oyaladıktan sonra tezkereyi rafa kaldırdı?Ve şimdi neden kararlı?Devletlerin ve devlet adamlarının "kalite belgesi" ölçütlerinden biri de "öngörülebilir" olmaktır. Yani felsefesinin tanımıdır.Türkiyeyi yöneten bu kadro genel bir felsefe çerçevesi çizmeli ve Iraka asker göndermeyi içindeki tutarlı bir koordinata oturtmalıdır. Felsefesi olmak Teorik görünmesin. Bu felsefe önemli.ABD müdahaleci... AB izleyici.ABD, dünya jandarması rolüne soyunmuş... AB, silahlı müdahaleden çok BM yaptırımlarına, ekonomik ve siyasi zorlamalara taraftar.ABD, Afganistanla başlattığı çizgide Iraktan sonra silahlı müdahalelerde sıraya Suriye, İran, Kuzey Koreyi koyduğu izlenimlerini veriyor. Ardından bazı Afrika ülkelerine de namlusunu uzatabilir. AB ise bütün bunlara karşı.....Türkiye, Irakta jandarmalıkla birlikte, "yarınlarda ABDnin yeni bir harita yaratmak, bütün bu ülkelerle rejimleri değiştirmek amaçlı namlu ucunda demokrasi getirme eksenli" felsefesinin yanında mı olacak? Yoksa, halkların kendi yazgılarını dış dayatma olmaksızın belirlemesi ilkesinin yanındaki AB paralelinde mi duracak?Veya bu tavrın Irakla sınırlı olduğunu belirten pragmatik tavrı mı savunacak? Ama pragmatizmin de bir felsefesi olmalı. Bunlar önemli...Çünkü, bakınız bu hükümet ne kadar net tavır koyarsa, o net tavrın arkasında ne kadar sağlam ve kararlı durursa sonuçlar o kadar olumlu oluyor.İşte örneği... ABD - AB arasında YSK kararından sonra Türkiyenin ayranı kabardı. Borsa rekora koştu. Faiz ve döviz inişe geçti. Eurobondlar üç adım atlamada. IMF ile ilk kez görüşmeler bu denli kolay geçmekte.Bütün bunlar cumartesi YSK karar verdi diye mi oldu? Hayır...YSK kararı bir bahane... Bahane değilse de vesile... En azından ateşleyici.Fakat aslında bu manzara bir birikim sonucudur.AKP hükümeti ne zaman ki tereddütleri, iki anlamlı konuşmaları bıraktı... IMF ile sağlam bir ilişkiye girdi.Merkez Bankasına dövizi yükselt baskılarından vazgeçti...İşte ondan sonra bir güven ortamı oluşmaya başladı.Hem içeride, hem dışarıda.Hiç kuşku yok ki, Türkiyede - ihtiyatlı olduğumuz bazı duyarlı konuların ötesinde - çok şey geçen yıldan iyi.Sadece rakamlar değil, geçen yıl olumsuza kilitlenmiş beklentiler de - hiç değilse - şimdilik umuda yolculuğa geçmiş görünüyor. g.civaoglu@milliyet.com.tr YSK bahane