Mumya Firarda filmini yapmayı düşünmüş. Tanıtımda "komik fakat gerçek" diye şöyle anlatıyor.
17. ve 18. yüzyıllarda çılgın bazı Avrupa soyluları mumyaların, seks gücünü artırdığına inanıyorlarmış. Yüzyıllar öncesinin kurnaz satıcıları "afrodiziyak" diye yutturdukları onlarca mumyayı Avrupa’ya getirmişler.
Büyük paralar karşılığı satmışlar. Mumyalar un ufak edilip, başka kimyasallarla karıştırılarak macun haline getiriliyor ve yeniyormuş.
İşte haftanın başında bir özel gösterimde izlediğimiz "Mumya Firarda" filmi ile bu garip ama gerçek öykü, Türkiye’de "türedi zenginin" serüvenine dönüşüyor.
Teoman, İlhan Şeşen, Selami Şahin, Nurgül Yeşilçay, Nurseli İdiz, Dilek Türker, Şebnem Dönmez, Tuba Ünsal ve Mısırlı oyuncular.
Uçuk, cesur, keyifli...
Akıyor.
Hakan Erdoğan da sıra dışı sanat adamı... 29 Ekim akşamı Ankara Garı’nda Kerem Görsev ve arkadaşlarıyla halka caz konseri sunmuştu.
Cuma gecesi de onun Aya İrini’de düzenlediği "Bach ve DJ Parti" gecesindeydik. Mehmet Okanşar klavseninden Bach’tan notaları seslendirirken fona DJ Yakuza elektronik müzikle çeşitli çağdaş ritimler düşüyordu. "Ne ilgisi var" denilmesin. Bach, çağının müzikte en ileri teknoloji olanaklarını araştıran ve kullanan bir üstat. Okanşar’a göre "Bizi görüyor ve duyuyorsa herhalde yüzü gülüyordur."
Daha sonra DJ’lik nöbetini Erol Derviş aldı.
Tekdüze politika sıkıcılığında boğulurken bunlar "güzel" yaşam parantezleri.
Gene sıra dışı bir kadın ve bir erkek.
Onları İtalyan Kültür Merkezi’nde tanıdım. Avrupa’nın Şarlosu sayılan Toto’nun kızı Liliana de Curtis ve torunu Antonio de Curtis...
Müzik eşliğinde Toto’nun yaşamından kesitleri izledik... Yemek tariflerinden örnekleri tattık.
Toto, Bizans Kraliyet soyundan gelen bir prens olduğunu yıllar süren tespit davalarından sonra mahkeme kararıyla kabul ettirmiş.
İstanbul sokaklarında bir prenses ve prens kimse onları tanımadan öyle dolaştılar.
Armada Oteli’nin terasında balık yiyip, rakı içerken, neyden sufi müzik dinlerken... Four Season Oteli’nin Aya İrini’ye bakan terasında kahvelerini yudumlayıp limonçello içerken duygu yüklüydüler. "Bizim topraklar cennet" diyorlardı.
Milliyet Reklam Filmleri Festivali’nde ödül kazanan yapıtları sundu.
Milliyet’in geleneksel çizgisine uygun örneklerden biri daha.
Bir başka güzellik de Eczacıbaşı’nın 60. yıldönümü bağlamında Sarah Brightman’ın kristal gibi berrak ve muhteşem sesiyle sunulan konserdi.
Eski eşi A. L. Webber’in Operadaki Hayalet yapıtından tutunuz da Puccini’nin O Mio Babbino Caro’suna kadar harikulade bir demet.
Gece Bülent Eczacıbaşı’nın çok kısa bir 60. yıldönüm konuşmasıyla açıldı. Sesi kadar fiziği de harikulade güzel Brightman, Quarantotto’nun Time To Say Goodbye’ı ile noktalandı. Tam bir Oya & Bülent Eczacıbaşı sade şıklığı; Less is more. (Az, çoktur)
Ve cumartesi. Adapazarı’nda Türkiye’nin dörtte birini aydınlatacak doğalgaz ve çevirim enerji santralının açılışı... Kimler yok ki? Enerji uzmanları ya da her davette görünen maydanozlar mı?
Hayır... Sadece Şarık Tara’nın bu güzel gününde onunla beraber olmak isteyen dostlar.
"Dolu sıralar" söylemini seviyorum. Özellikle Yıldız Kenter’in kendi tiyatro salonlarından Şükran Güngör’ü son yolculuğunda uğurlamaya gelenlere bakarak seslenişinden sonra: "Bak Şükran bütün sıralar dolu..."
Tiyatro ihmal edilmişti. Koltuklar çoğu kez boştu. Şarık Tara’nın yaşamını sapasağlam sürdürdüğü bu yıllarında onun için gelenlerin sıraları doldurması ne güzel...
Güzel bir hafta.
İstanbul 24 saat dolu dolu yaşıyor.