İNGİLTERE‘nin “PKK’sı” da denebilecek “IRA” ile “çözüm süreci” için en anlamlı söylemlerden biri şudur:
“Bisikletin pedalını çevirmeye devam, durursan düşersin...”
Yani...
Çözüm şifresi “hangi engelle karşılaşırsan karşılaş çabalar sürmeli, diyalog kopmamalı...”
Paris’te “PKK’lı 3 kadının öldürülmesi” -herhalde- sürecin kopması için bir kanlı sabotajdı.
Bunun gibi -belki- çok daha ağır kundaklamalar olabilecektir.
Ancak...
Faturadaki bedel ne kadar yüksek olursa olsun, çözüme doğru “pedal çevirmeye” devam sürecin “olmazsa olmazıdır.”
Üstelik...
Bu bisiklet “tek kişilik” değil.
Hani o 2-3 kişinin birlikte pedal çevirdikleri bisikletlerden.
Dik tutulması, yola devamı daha da zor.
Ankara, en öndeki “selede” oturuyor.
Hemen arkasında “Öcalan...”
En arkada ise “Kandil...”
Seledekilerden birinin diğerleri hareketsiz kalırsa, 3 kişiyi birden hedefe götürmesi mümkün değil.
Bir yerde soluğu tükenebilir, gücü boşalabilir.
Fakat...
Ankara, gene de zar zor bile olsa pedallara basmalı, bisikleti dik tutan hareketlenmeyi sürdürmelidir.
Bu yola bir kez çıktıktan sonra durmak yok.
Mesafe alındıkça, hareket kendi rüzgarını ürettikçe çözümün umut tomurcukları büyür, toplum beklentileri çiçek açar.
Hareket “ivme” kazanır.
Ya arka-daki 2 selede oturanlar?
Yükselen beklentilerle, toplumda oluşan psikoloji onları da “pedal çevirmeye” zorlayacaktır.
Hatta...
Şimdiden zorlamakta.
Sevdiğim bir başka söylem daha var.
“BDP, mesaj için İmralı’ya gitse bile ister istemez çözüm misyonunun tarafı olmuştur.”
Bunu “toplum psikolojisi BDP’ye de misyon yüklemiştir“ diye okumak mümkün.
Kamuoyu araştırmaları “Türk ve Kürt tümüyle toplumun büyük çoğunluğunun kanın durmasını istediğini, çözümden yana olduğunu” göstermekte.
Bu rüzgara karşı yürüyen kaybeder.
Hala dağda kalmaya, silaha dönük siyasette ısrar “yanlış ata oynamaktır.”
Üstelik “selede oturanlardan Abdullah Öcalan da kanın durması ve çözüm istediği” izlenimi vermekte.
Öcalan da “pedalı çevirmekte.”
Elbette kuşkular var:
“Kandil ve PKK’nın başta Avrupa diasporası olmak üzere diğer aktörleri Öcalan’ı dinleyecekler mi” diye özetlenebilecek kuşkular.
Bütün silahlı örgütler için “çözüm sürecinde” aynı soru işaretleri çizilmiştir.
Fakat...
Sonunda “silah bırakmamak için direnen marjinaller” olsa da “ana akım” masaya oturmuşsa sonuca “evet” demişse çözüme ulaşılmıştır.
PKK’nın da Öcalan’ın çağrısına olumsuz tavır koyacağı gibi “genelleme” gerçekçi olmaz.
Öcalan’ın gücünün proteini Kürt kamuoyunun da paylaştığı “kanın durması ve çözüme ulaşma” yolundaki psikolojidir.
Sonuç...
Pedalı çevirmeye, gidonu çözüm doğrultusunda tutmaya devam.