Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu arada dükkanlar gelen yabancılarla "akıcı" İngilizce, Fransızca, Almanca konuşuyorlardı.Rumca zaten yerel dil. Belli ki iyi eğitim almışlardı.Laflarken Rumlardan baskı, zulüm olup olmadığını sorduk..."Yok öyle şey, hele bir yapsınlar" cevabını verdiler ve bir "uç" örnek verdiler:Bayramlarda, kurbanlarımızı hem evlerimizin önünde hem burada, dükkanlarımızın önünde keseriz.Kanları aşağılara dere gibi yol yol akar."Sormuştum.Rumlar engel olmaz mı?Şikayet gelmez mi?"Öyle ya...Türkiyede bile öyle uluorta sokaklarda, dükkan önlerinde kurban kesilmesini eleştirmiyor muyuz?Karşı çıktılar:"Hemen Avrupaya... Adalet Divanına başvururuz. İbadet özgürlüğümüz kısıtlanıyor diye dava açarız." Cezvede pişirilmiş köpüklü Türk kahvesi ikram ettiler. Bu söylem, olası Birleşik Kıbrıs Devletinde yaşayacak ada Türkleri için bir güvenlik ölçütüdür.2004 yılı yaşamını, 1974 yılının çerçevesi içinde yorumlamak zorlamadır.Yanıltır.Anlaşmalar, birincil hukuk - ikincil hukuk hiyerarşisi, elbette önemli ama; hepsinin üstünde, ada Türkünün elinde AB yurttaşlığı kimlik belgesi olacak... İsveçli, Avusturyalı, Fransız, İtalyan, Lüksemburglu ile bir Yunanlı ya da Kıbrıslı Rum, nasıl ki tam eşit Avrupa yurttaşlığını paylaşıyorsa, Kıbrıslı bir Türk de aynı eşit haklara sahip olacaktır.Yani 1960lara, 1970lere dönüş olamaz. 1974 Barış Harekatına çanak tutan insanlık dışı rezillikleri anımsayın.Adada Türkler kıyılıyordu.Tüm insanlık haklarından yoksundular.İnsanlık haklarının en kutsalı olan yaşama hakkından bile...Ama... Artık bir Avrupa devletinde, Avrupa yurttaşlarına bunlar yapılamaz. Kıyım tarihte kalacak lekedir.Avrupa yurttaşlığının eşit statüsü içinde birincil hukuk - ikincil hukuk tartışması daha başka alanlar için yapılmaktadır. Bunlardan biri yaşamın ayrılmaz cüzü, mal edinme hak ve özgürlüğüdür.Bu bağlamda, düzenlemeler, tazminat engelleri ile kısıtlamalar getiriliyor... Diğer önemli hak ise Türk toplumu, Türk devleti, Türklük kültürü bağlamında kolektif kimlik sorunudur.Bunlarda da ciddi ödünler alınmıştır. Ama elbette bu bir konfederasyon değil. Federasyon da değil. "İki devlet ve iki toplumun varlığı" gerçeklerinin altları çizilmiş "birleşmiş devlet statüsü" öngörülmekte.Avrupa Birliği bile insanların işgücünün, sermayenin dolaşımını tüm ülkeler için kabul etmişken ve bundan adadaki Türk yurttaşları da yararlanacakken, Kıbrısta iki ünite arasında empermeyabl yani su bile geçirmez ayrı yapılanma olamazdı.Bütün bunların sonunda şunu tekrarlayayım:"Varılan anlaşma hiç kuşkusuz bir - en iyi - değil.Ama...- En az kötü - olanı"Demokrasiyi bile böyle tanımlayıp, kabullenmiyor muyuz? Yeni Hayatlar Anlattıklarım hadisenin KKTC penceresinden manzaralardı. O pencereden bakan bir Kıbrıs Türkü "Ben Türküm ama Kıbrıs Türküyüm, Türkiye Türkü değilim... Yaptıkları için Türkiye sevgisini kalbimde taşıyacağım ama kendim için, çocuklarım için ABli olmak istiyorum" diyor mu?Sonunun açık cevabı şudur:"Hangi görüşün sahibi bugün KKTC Başbakanı?"Bu durumda...Türkiye Türkü de "Ben Türküm ama Kıbrıs Türkü değilim. Simgesel olarak kendimi Kıbrıs Türkü de hissetsem önceliğim Türkiyedir. KKTCye her türlü katkıyı yaptık, savaştık, gazi olduk, şehit verdik, Kıbrıs Türkünü Yunanlıyla eşit statüde AB yurttaşı yapacak katkılarda bulunduk. Fakat artık, - Kıbrısta çözümsüzlük - Türkiyenin, AB yol haritası üzerinde engel olmamalıdır" diyebilir.Bu iki pencere referanduma kadar açık kalmalı.Manzaralar değişebilir... g.civaoglu@milliyet.com.tr Türkiye için