Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

TAM önümdeki sırada Penelope Cruz, Edith Piaf rolüyle Oscar alan Marion Cottillard, 2 Oscar ödüllü Daniel Day-Lewis...
Şanslıyım... Çünkü önümdeki koltuğun bir sonrasında Penelope Cruz... Yüzünü profilden görebiliyorum.
Yanımda Reha Muhtar...
Onun tam önünde oturuyor, yoksa Reha daha mı şanlı?
Ömür Gedik Marion Cottillard’ın, Ferhat Göçer Daniel Day-Lewis’in...
Onlar “r film”in sahibi Özcan Rıza Çam’ın ve Deniz Şaşmaz’ın sol baştan önümüzdeki sıraya “ofsayt”a düşercesine uzanarak çektikleri fotoğraflarda “çeyrek beraberlik” görüntüleri karesinde yer aldılar.
Böyle bir keyif tamamen rastlantı.
“NINE” filminin Paris’teki galasında salona girdik ve bu filmin sanatçıları için ayrılmış sıranın tam arkasındaki “ayrılmış (reserve)” koltuklara doğru eylem koyduk, “fiili durum” yaratarak yerleştik. Önümüzdeki koltukların arkalarındaki kâğıtlara yazılı olan bu dünya ünlülerinin isimlerini sonradan gördük.
Artık bizi “jiletle kazısalar” oturduğumuz yerden ayıramazlardı.
Zaten görevli kızlar da bize gülümseyerek, “sanatçıların bir TV istasyonuna canlı yayında röportaj verdiklerini, sonra giysilerini değiştirdiklerini, yola çıktıklarını” anlatıyor, adeta “gecikme günahı” çıkarıyorlardı.
Ve... Geldiler...
Müthiş bir alkış...
Dikkatimizi çekti, bu ne hoşgörüydü! Filmin oyuncuları 50 dakika gecikmişlerdi.
Film 1 saat 10 dakika rötarla başladı. Ama ne ıslık ne “kibar” protesto olan alkış!
Sahneye önce prodüktör, sonra yönetmen çıktı. Sanatçılarını öven konuşmalar yaptılar. 112 dakika sürecek olan “harika” bir film başladı.
Çok yakında izleyeceğiniz “NINE”ın öyküsünü yandaki sütunlarda anlatıyorum.
Bir şey daha...
Ekonomik kriz her yeri vurmuş. Ne film öncesi bir kokteyl, ne de “after party!..” Aslında her iki etkinlik de önce planlanmış sonra “ekonomik kriz” nedeniyle iptal edilmiş.
Neyse ki...
Hollywood geleneği büsbütün ıskalanmamış. Girişte kırmızı halılar serilmişti. İki yanda yüzlerce genç kız ve delikanlı ellerinde kameralar gelenlerin fotoğraflarını çekiyorlar, bağrışıyorlardı. Bizim araçtan inen Ömür Gedik de “star” olarak algılandı. Kameraların odağındaydı.

Haberin Devamı

Penelope, Marion, Daniel Day-Lewis ile sinemada...


Volkan

Film sonrası Özcan Rıza Çam biz konuklarına “Kısaca izlenimleriniz?” diye sordu.
Benim cevabımı yansıtayım.
Önümüzdeki sırada oturanlardan bir ilah gibi olan Daniel Day-Lewis dışında diğerleri sıradan dünya vatandaşları gibiydi.
O kadar beğendiğim, belki de “en” beğendiğim Penelope Cruz, Marion Cottillard yaşamın bir durağında karşınıza doktor, avukat, butikte satıcı, öğretmen ya da herhangi bir meslek sahibi ama çekici dişi olarak çıkabilecek tipler. Fakat beyazperdede nasıl da birer volkan gibi püskürmüşler.
Duyguları, oyunları alev topları gibi yükseliyor bedenlerinden.
İşte sanat bu enerji...
Bu sadece seçilmişlere verilmiş “ışık...”
Benim tutulduğum Penelope beyazperdedeki...
Ama...
Yaşamda böylesine “sade ve doğal” ve oynarken böylesine “büyüyen, çoğalan” kadını, paletindeki bütün renkleriyle ve olduğu gibi görmek daha da “yakıcı” olabilir.

Haberin Devamı

SEKİZ BUÇUK VE NINE
BU filmin adı neden NINE (9)? İşte “lezzet” burada.
Fellini, dünyanın gelmiş geçmiş en efsane yönetmenlerinden biri.
Özellikle, muhafazakâr Katolik İtalyan toplumunda filmleriyle “yaşam tarzı” devrimini filmlerine yansıtan adam.
“Tatlı Hayat (La Dolce Vita)” filmiyle seks tabularını yıkmıştı.
İtalyan toplumundaki “ahlak” maskesini indirmiş gerçek yüzü kameralarıyla görüntülemişti.
8 film yaptı.
Müthişti.
“Yönetmen” değil, “Maestro” diye anılıyordu.
Sinemanın “Guru”suydu.
9. filmine başlayacaktı.
Ne yazık ki tıkanmıştı.
Bir türlü yeni filminin konusunu üretemiyordu.
Belki daha önceki başarılarının psikolojik ipoteği altındaydı.
Daha iyisini yapamamak korkusu onu eziyordu.
Bu arada, eşi, sevgilisi, hayatına giren diğer kadınlar, annesi, yapımcısının baskıları arasında gidip gelen yürek yolculukları onu bunalıma sürüklemişti.
Sonunda yapacağı filmden vazgeçti.
Bir görünmez oldu.
Ve...
Sonunda bütün bu yaşadığı bunalımı, bir yönetmenin “tıkanma” sürecini, eşi, sevgilisi, yaşamına giren kadınlar, yapımcısı, sosyal baskılarla birlikte hayatının bir kesiti olarak film yapmaya karar verdi.
Ama...
Sonuçta yapıtından çok da memnun kalmadı.
8 güzel filminden sonra, bu sonuncusunu “yarım” olarak gördü ve adını “Sekiz Buçuk” koydu.
Oysa film öylesine tuttu ve beğenildi ki, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 10 filminden biri seçildi.
Aradan yıllar geçti.
Film bu kez Brodway’de “Hayır, yarım değil tam” mesajıyla “NINE (9)” adıyla sahnelendi.
İzleyeceğimiz film de “Sekiz Buçuk” filminin son yorumu.
İlk filmde Fellini’yi Marcello Mastroianni oynamıştı.
Bunda ise Daniel Day-Lewis...
Bu film için “görün” dersem ayıp olur.

Haberin Devamı

DAĞLARA GENÇ VERMEDİK

Penelope, Marion, Daniel Day-Lewis ile sinemada...

TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı) Başkanı Cengiz Solakoğlu “15 yılda 1 milyon 300 bin çocuğa ulaştık. Dağa onlardan bir kişiyi bile vermedik” dedi.
Bu cümle 2010 Türkiye’sine ışıktır.
Ne yapılması gerektiğinin altın anahtarıdır.
15 yıl önce TEGV Suna Kıraç’ın başlattığı “Bir çocuk değişir, Türkiye değişir” yolculuğunun başarı öyküsüdür.
Çocuklara kalıcı eğitim parkları, “ateş böcekleri” diye anılan seyyar kültür ve eğitim hizmetleriyle kucak açıldı.
Çocuklara, gönüllü ağbi ve ablalar eğitim veriyorlar.
Sonra...
Onlar da “ağbi” ve “abla” oluyorlar.
Politikanın dışında Türkiye’nin içselleştirdiği bir model TEGV...
TEGV’nin 15. yılı bağlamında sanatçılar ŞEFFAF ODA’nın konuğu oldular.
Onların çoğu, geçen yıl düzenlenen gecede sahne almışlardı. O gecenin DVD’si satışa çıkıyor.
Siz de omuz verin...
TEGV’nin iletişim koordinatörü Nice Garcia gene başarılı bir etkinlik için devredeydi ŞEFFAF ODA’ya omuz verdi.
Keyifli dakikaları bugün ŞEFFAF ODA’da paylaşalım...