Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

DİKKATİNİZİ çekti mi? Bir süredir İsrail ile Türkiye arasında kıvılcımlar uçuşmuyor.
İki taraftan da gerilimi yeniden yükseltecek çıkışlar yapılmıyor.
Sanki bir “bırakışma” izlenimini veriyor karşılıklı “hal dili...”
Gerçi bir çözüm, bir yaklaşım adımı henüz yok ama bu da “olumlu” sayılmalı.
Kısa dönemde her şeyin eskisi gibi olacağı elbette düşünülemez ama fay kırığı hiç değilse daha da derinleşmiyor.
Kıbrıs Rum kesiminin denizde açtığı kuyular nedeniyle İsrail’den aldığı destek ve İsrail-Yunanistan arasındaki savunma anlaşması adımları zaten iki mayın...
Onlara “ön ateşleme” yaptırmanın hiç zamanı değil.
Çünkü...
Sınırlar ısınmakta.

Haberin Devamı

IRAK ALARMI
SURİYE’den sonra Irak’a doğru da ufuk kararmakta.
Başbakan Maliki’nin “Türkiye içişlerimize karışmasın” mesajı hayli “sert” tonda.
Oysa Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun da belirttiği gibi Irak’taki oluşum Türkiye’yi yakından etkileyecektir.

Petrol / kum çamuru

Daha Lozan Anlaşması sırasında Atatürk’ün öngördüğü tablonun eskisi çizilmiş şimdi renkleri verilmekte.
İstanbul doğumlu BBC Türkiye muhabiri Andrew Mango SULTANDAN ATATÜRK’E TÜRKİYE adlı son kitabında süreci anlatıyor.
Atatürk Musul’un Türkiye topraklarında kalmasını hayati önemde görmüş.
Aksi halde, orada bir Kürt devleti kurdurtulur, Türkiye’deki Türkleri de içine alacak bir Kürt çekim alanı topraklarımızın bütünlüğü için tehdittir.
Musul’un çok zengin petrol yatakları olmasının yanı sıra gelecekteki bu tehdit önemlidir.
Musul’daki Türklerin durumları da hassas konudur.
Özetle yansıttığım bu satırlarda Atatürk’ün öngörüsü gerçekleşme yolunda.
Irak’ta “Şii” çoğunluğu temsil eden Başbakan Maliki çizdiği yol haritasında Irak’ı bölünmeye sürüklemekte.
Zaten “özerk” olan Kuzey’deki Kürt yönetimi böyle bir oluşumdan “bağımsız devlet” çıkartabilir.
Bunda siyasal ve ideolojik etkenlerin ötesinde ekonomik yarar da var.
Kendi ülkesinde üretilen petrol üzerinde tam egemenlik sağlamak ve gelirlerini paylaşmaktan kurtulmak ıskalanmayacak bir şanstır.
Bu yeni statüsüyle bölgedeki bütün Kürtler için çekim alanı haline gelecektir.
Türkiye’deki ve Suriye’deki Kürtlerin ilgi odağına dönüşecektir.
Bunlar Türkiye’yi elbette etkiler.

MEZHEP FAYI
BİR başka pencereden bakıldığında Türkiye gene etkilenmekte.
Bağdat ve güneyinde “Şii” çoğunluk, ülkedeki Sünnileri baskı altına aldıklarında bölgedeki güç dengesi değişikliğe gebedir.
Şii İran ile Şii egemen Irak’ın birlikte koyacakları ağırlık terazi kefelerini çok zorlar.
Nükleer silah eşiğindeki İran zaten giderek büyüyen sorun yumağıyken Şii Irak katkısıyla daha da irileşecektir.
Hele Alevi Esad yönetimi ayakta kalacaksa bir mezhep bloku ortaya çıkmış olacaktır.
Bölgedeki tüm Sünniler böyle bir korku filmini izlemek istemeyeceklerdir.
Laik Türkiye bu tür mezhep çatışmalarının dışındadır ama o çatışmaların artçı sarsıntılarının ise hiç uzağında değildir.
Hatta aynı coğrafyanın içindedir.
Ne yazık ki “komşularla sıfır sorun” hedeflenirken karşı rüzgârların savurduğu “çok sıfırlı sorun” koordinatına sürüklendik.
Yazının başına dönersek...
Şu aşamada hiç değilse İsrail sancısına anestezi iyidir.
Öteki sorunları uyuşturmak mümkün görünmüyor.
Ortadoğu kumla ve petrolle karılmış çamur bir zemindir.
Bu çamur kaygandır, içine çeker, yutar.