Şemdin Sakık'ın, "PKK eylemlerinin arkasındaki güç olarak Suriye'yi göstermesi", yeni bir boyut değil...
Ama, "söylem" kadar "söyleyen" de önemli olduğu için PKK'nın içinden ve en yükseklerinden gelen bu itiraf, neredeyse "azmettiren için yapılan tanıklıktır."
Bizim de kişisel gözlemlerimiz oldu.
Örneğin...
Yıllarca önce, PKK'nın Bekaa kampında kalmıştım.
Abdullah Öcalan ile saatlerce süren bir söyleşi yapmıştım.
Müthiş soğuk bir gece yaşamıştık.
Üzerimizdeki giysiler yetmediği için, bir "haki" renkte askeri üniforma kazağı vermişlerdi.
Sadece subayların giydiği, kol dirseklerinde ve omuzlarında kalın yırtılmaz kumaşlardan destekli, bisiklet yaka kalın kazaklardan...
Bize gösterilen ilginin gereği, naylon ambalajı içinde verdiler.
Üstümüze giyeceğimiz parkalar da, jelatin ambalajları içinde teslim edildi.
Yani...
Yepyeniydiler.
Kazağın ve parkanın naylon ambalajları üzerinde ve ense içlerindeki etiketlerde, Arapça yazılar vardı.
Bu ambalajları ve etiketleri, dönüşte yanıma almıştım.
Beyrut'a dönüşümüzde, otel personeline, bu Arapça yazıları İngilizce'ye çevirttim.
"Suriye Ordusu için imal edilmiştir" yazılıydı.
Yani...
Bunlar, "PKK lojistik ihtiyaçlarının, Suriye tarafından karşılandığının" açık kanıtlarıydı.
Suriye, herhalde kazağını ve parkasını bile stoklar halinde verirken, elbette para, silah, cephane, topraklarında barınma gibi olanakları esirgememiştir.
Turgut Özal'ın ve Süleyman Demirel'in başbakanlıkları zamanında, iki kez görüşmeleri izlemek üzere, onlarla Suriye'ye gitmiştim.
Otomobil konvoyumuz başkent Şam caddelerinde ilerlerken "bilen" arkadaşlarımız parmaklarıyla bir apartmanı gösteriyor ve "işte Apo'nun konutlarından biri" diyorlardı.
Gece, Başkanlık Sarayı'nın büyük yemek salonunda duvarlara paralel dikdörtgen şeklindeki masada yüzden fazla konukla birlikte yemek yiyorduk.
Tam karşımızda, Başkan Hafız Esad ve Başbakan Turgut Özal'ın... daha sonraki yıllarda, Başbakan Süleyman Demirel'in zaman zaman birbirlerine eğilerek konuştuklarını görüyorduk.
Hem Özal, hem Demirel - ilginç bir rastlantıdır - ceplerinden birer kağıt çıkararak Hafız Esad'a vermişlerdi.
Daha sonra Özal'a ve Demirel'e "ne konuştuklarını ve Hafız Esad'a verdikleri kağıtta neler yazılı olduğunu" sormuştuk.
Şöyle demişlerdi:
"Abdullah Öcalan, Şam'da oturuyor. Suriye'den himaye gördüğü kanısındayız.
Türkiye'yi bölmeye kalkışan bir ayrılıkçı şiddet örgütüne ve onun başına destek vermekten vazgeçin. İki ülkenin dostluğu için bu adım kesinlikle şarttır."
Sonra...
Hafız Esad, her iki ziyarette de Türkiye başbakanlarına "öyle mi? Hiç bilmiyordum.
Şam'a her gelenden ve ev tutandan haberim olmaz ki" cevabını vermiş.
Bunun üzerine...
Hem Özal, hem de Demirel bizim MİT'in saptamalara göre, Apo'nun Şam'daki konut adresi ve telefon numaraları yazılı kağıtları, Hafız Esad'a vermişler.
"İşte adres, işte telefon numaraları... Şimdi, artık haberim yok diyemezsiniz" demişler.
Hafız Esad, Özal'ın ve birkaç yıl sonra da Demirel'in kendisine verdikleri ve belki de hala aynı olan adres ve telefon numaraları yazılı kağıtlara şöyle bir bakmış...
Sonra, cebine koymuş.
"Bir baktırayım" demekle yetinmiş.
Herhalde, hala baktırıyor.
Geçen yıl, Barzani güçleri Talabani'nin Erbil'deki karagahını basmışlardı.
Orada ele geçirdikleri bir video bandını almış ve TV'de göstermiştim.
Çekimler Talabani'nin Suriye'deki - sözümona gizli - konutunda yapılmıştı.
Talabani, "az önce Türkiye Büyükelçiliği'nde olduğunu" söylüyordu.
İkisi de kahkahalarla gülüyorlardı.
Bahçede Talabani, muhafız kıtası gibi Apo'nun PKK'lı ve Suriyeli korumaların arasından yürüyor ve onları selamlıyordu.
Bütün bunlar Apo'nun ve PKK'nın Suriye'den yataklık ve destek gördüğünün kanıtlarıdır.
Sakık'ın, dün DGM'ye verdiği 48 sayfalık savunmasında şu satırlar dikkat çekicidir.
"Madem Apo barışçı bir hal takındı, somut adımlar atsın. Suriye'den çıksın.
Suriye Türkiye içinde barış istemiyor.
Bunu biz biliyoruz.
Bütün gerilla da biliyor.
Suriye'nin çıkarı Türkiye'deki savaştadır. (Sakık, PKK söylemiyle konuştuğu için - savaş - ve - gerilla - deyimlerini kullanıyor. G.C)
Suriye, savaşın karargahıdır.
Apo. barışta istekliyse Suriye'den çıkmalı, Kuzey Irak'a yerleşmelidir.
Türkiye içinde bulunan gerillalar da Kuzey Irak'a geçmelidir."
Türkiye ve dünya da gerçek iyi anlaşılmalı.
"Güvenlik güçlerimiz sadece bir yerel bölücü örgütle değil aslında onun arkasındaki devlet güçleriyle - örtülü - bir savaş sürdürmektedir.
Suriye, Saddam'ın Irak'ı, Talabani, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi... Hatta İran, Rusya ve Ermenistan'dan dahi destek alıyor.
Birkaç bin PKK'lının arkasında yer alan ve erişilemeyen dev gölgeler nedeniyle kan hala akıyor."
.......
Not: Bir yayın organında adım verilerek komutanlar ve irtica konusunda adım etrafında kuşkular yaratılmak istenmiş.
Haberin yazarı New York Times'ın İstanbul muhabiri Stephan Kinzer'e sorarlarsa "Bu yayınla hiçbir ilgimin olmadığını... TV yorumcusu ve köşe yazarının kimliği" bağlamında gerçeği öğrenebilirler. G.C
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr