Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

PKK'nın tırmanan eylemlerinin arkasında hangi hedef var?
Aktütün Karakolu'na saldıranların sayısının 300'ü bulması, hemen ardından Diyarbakır'da polis servis aracına bombalar ve yaylım ateş, örgütün sıradan eylemleri değil.
Gerçi polis Diyarbakır'daki saldırının kısa sürede planlandığını açıkladı ama büyük eylem stratejisi değişmiş değil.
Temel amacın; gerginliği yükseltmek ve toplumda iki kutuplu ayrışmayı hızlandırmak olduğu açık.
Altınova'da yaşanan kaygı verici olaylar ülkeye yayılmak isteniyor.

Diyarbakır düşerse...
Kısa vadeli hedef, önümüzdeki yerel seçimler...
AKP'nin Diyarbakır'ı almak kararlılığı şoven Kürt milliyetçiliği/ırkçılığı karargâhlarında ciddi rahatsızlık yarattı.
Belediyelerin, önemli bir maddi kaynak olmasının yanı sıra, siyasal stratejik ağırlığı da var.
Türkiye'ye demokrasi ve insan hakları gündemli her ziyaretin Ankara'dan sonra ikinci ayağı Diyarbakır'dır.
Ankara'daki Batılı büyükelçilerin mutlaka Diyarbakır'a gitmeleri ve Diyarbakır Belediye Başkanı'yla konuşmaları bu stratejik ağırlığın önemini vurgular.
DTP Belediye Başkanlığı, iktidar partisi AKP'ye kaptırılırsa, Kürt milliyetçi/ırkçı politikaların bastığı zemin yitirilmiş olacaktır.
İddiaları, dayandıkları demokratik söylemler, temsil açısından soru işaretleri çizecektir.
Siyasetin özellikle Türkiye'de siyasetin ne yazık ki, çoğu kez sonuç veren faktörü "gerilim"dir.
Farklı partilerin liderleri, gerilimi yükselterek karşı tarafla sertleşerek ayrışmayı, kutuplaşmayı, kendi saflarını sıklaştırmayı amaçlar ve bunu da büyük ölçüde başarırlar.
Ilımlı ortamlarda aidiyet duygusu gevşer.
Tolerans yükselişe geçer.
Ama... Gerilimde ve sertlikte ayrışmalar keskinleşirken, aidiyette hoşgörünün yerini "hain" damgası alır.
PKK, yaklaşan yerel seçimde işte bu faktöre oynuyor.
Güneydoğu'da oyları kemikleştirmeye çalışıyor.
Bu oyuna gelmemek lazım.

Barzani'nin korkusu
Ayrıca... Irak önemli gelişmelere gebe. Kerkük'ün geleceği bunlardan biri.
Fakat dahası, Obama'nın Beyaz Ev'e seçilişinden sonra izlemesi beklenen politika...
ABD Irak'tan çekildiğinde -bu çekilme kademeli bile olsa- özellikle Barzani kendini eskisi kadar korumada hissetmeyecektir.
Türkiye'nin içini ve özellikle Güneydoğu'sunu ne kadar karıştırırsa, bunun kendi yararına olacağını düşünüyor.
"Kuzey Irak'a karıştığınız ölçüde, bizim de Türkiye'nin Güneydoğu'sunda olanaklarımız gündeme gelebilir" mesajı veren söylem Barzani'ye aittir.
Güvenlik güçlerinin Diyarbakır saldırısı katillerinden üçünü yakalamış olması elbette başarı.
Aktütün baskınında ve sonrasında 25 dolaylarında PKK'lının öldürülmesi de öyle...
Ama...
Terörün hedef büyütmesi ve aldığı dış destek nedeniyle soruna çok daha geniş çaplı ve kapsamlı çözümler getirilmeli.

Haberin Devamı

GOLFÇÜ PAŞA 
Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu'na medyadan "Golfçü Paşa" etiketi yapıştırıldı.
"Golfün lüks ve pahalı bir spor olduğu ve bir devlet memuru olarak generale yakışmadığı"  gibi göndermeler yapıldı.
Önce bir gerçeğin altını çizelim...
Org. Babaoğlu golfçü tek paşa değildir.
Aralarında eski kuvvet komutanları da olan paşalar hatta albaylar biliyorum.
Golfe başlamalarının nedeni, İstanbul Golf Kulübü sahasının Maslak'taki Harp Akademileri alanında olmasıdır.
Bir tür komşuluk ilişkisi vardır.
Örneğin... Harp Akademileri Komutanı Org. Hasan Aksay da o turnuvadaymış.
Yeşil alanda, temiz havada uzun süre yürüyerek yapılan bu spora ilgi duymaları doğaldır.
Tenis oynuyorlar diye eleştirilemeyecekleri gibi... Golf oynuyor diye de paşalar eleştirilmez.
Ama... Sınır karakolumuza PKK büyük baskın yapmış, 17 Mehmetçik şehit olmuşsa, Hava Kuvvetleri Komutanı'nın o gün golf turnuvasına devam etmesi içe sindirilemez. "Saldırıdan akşama kadar haberinin olmadığı" yolundaki izah çabaları da yanlışı daha ciddi hale getiriyor.
Bir kuvvet komutanı, böylesine büyük bir güvenlik olayından hele Genelkurmay sabah 9:30'da açıklama yapmışsa nasıl haberdar olmaz?..
Yaveri ne yapıyordu?
İstihbarat dairesinden tık gelmedi mi?
Her şey bir yana, oyun arasında yemek zamanı diğer golfçüler paşaya "olaydan duydukları üzüntüyü" bildirmediler mi? "Şehitler için başsağlığı" dilemediler mi?