Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yaşadığım için biliyorum. En usta poker oyuncusu bile Mesut Barzani’nin elindeki kağıdı, kesinlikle yüzünden okuyamaz.
Ankara’nın Barzani ile görüşmelerde bu bağlamda çok dikkatli olması gerekir. 1996 Ağustos sonu...
Mesut Barzani ile Selahaddin kentindeki başkanlık konutunda saatlerce söyleştik.
Bahçesinde dolaştık.
Kafasında daha o zamandan federasyon modeli vardı. Özel yaşamını da konuştuk. "Hiç aşk şiiri yazmadım. Zaten buna zamanım da olmadı ki... Çocukluktan beri dağlarda çarpışıyorum" dedi.
Bir tek kadına âşık olmuş. Onunla da evlenmiş.
Talabani’den nefret ediyordu.
"Onu babam yetiştirdi. Barzani hareketi içinde sivrildi. Ama babama ihanet etti. Kendi kurduğu hareket başarılı olamayınca, babamdan af diledi. Döndü" dedi.
Talabani, sonra Barzani hareketinden gene kopmuş.
Ya Saddam?
Barzani, "Saddam zeki ve cesur. Gideceğine dair işaret yok" diye anlattı.
Sesi yumuşak, bakışları hüzünlü, sevecendi.
Başkanlık konutunda ne kurmaylar vardı... ne de fazladan bir hareketlilik.
Londra’da Talabani temsilcileriyle sürmekte olan barış görüşmelerinin sonucunu bekleyen mazlum görüntüsündeydi.

Oradan çıktık. Milliyet’ten arkadaşlarla az ötedeki Erbil’e geçtik.
Barzani’nin can düşmanı Talabani ile akşamüstü konuşacağımız bildirilmişti.
Saati, yeri saptanmıştı;
Talabani önderliğindeki PUK (Kuzey Irak Yurtseverler Birliği Partisi) Genel Merkezi...
Ancak gittiğimizde, bina neredeyse boşalmıştı. İçeride kalan son üç - beş kişiden biri "Talabani, Erbil’i terk etti, Kalaçolan’a çekildi. Sizi orada bekliyor" mesajını verdi.
- Neden?
"Çünkü Barzani Saddam’la anlaştı. Saddam’ın kuvvetleri köyleri ala ala tanklarla, zırhlı araçlarla Erbil’e ilerliyor. Erbil, Barzani ve Saddam güçleri arasında sıkıştı. Düşecek."
Kulaklarımıza inanamadık. Daha birkaç saat önce Barzani ile beraberdik. Böyle bir baskının en ufak bir işaretini bile alamamıştık.
Sakindi.
Konutta ne savaş divanı kurulmuştu. Ne hareketlilik vardı.
Birkaç hizmetli... O kadar.
Barzani, öğle sıcağında, az sonra odasına çekilip şekerleme yapacak izlenimini veriyordu.
Meğer uzaklarda çatışma başlamıştı bile.
Barzani büyük şaşırtmaca vermişti.
Saddam ise, yıllardır sıkıştırıldığı koordinatlardan ilk kez çıkıyor ve vuruyordu.
Oteldeki odalarımıza çekildik.
Bugüne kadar kaldığımız en garip oteldi. Büyük demir kapılar üzerimize kapandı.
İçeride ve dışarıda otel görevlileri kalaşnikovlarla nöbet tutuyorlardı.
Ve...
Sabah 6’da gümbür gümbür top sesleri başladı.
Saddam’ın toplarıydı.
Yaklaşıyorlardı.
Erbil’de olası sokak çatışmaları başlamadan fırladık. Erbil - Selahaddin arasındaki tampon bölgeyi zorlukla geçebildik.

Gazete, Diyarbakır’a bizim için bir özel uçak göndermişti. Bu tarihi olayın tanıklarıydık. TV ve gazete için görüntüler sadece bizdeydi.
Milliyet’te iki gün tam sayfa yayımlandı. Kanal D’deki programımda da...
Gazetecilik başarısını içimde dolu dolu hissediyordum. Gururluydum.
Buna karşılık onca yıllık gazetecilik deneyimime rağmen Barzani’nin yüzünden hiçbir şey sezememiş olduğum için de kendime kızıyordum.
..........
Evet o Barzani, Saddam’ın kıydığı Kürtlerin lideriydi. Saddam’la birleşip Talabani’yi vurdu. Şimdi, ABD tarafından silahlandırılıyor. Saddam’ı vuracak.
Talabani ise daha önce Saddam’la birleşmişti. Kürtler kırılmıştı. Sonra Saddam, Barzani ile anlaştı, Talabani kuvvetlerini vurdu. Şimdi Talabani, ABD ile anlaşarak Saddam’ı düşürmek için çarpışmanın arifesinde.
Ve ikisi...
Barzani ile Talabani Kuzey Irak’ta ortak bir federe Kürt oluşumu hazırlığında.
Türkiye, ittifakların, dostlukların ve karşıtlıkların işte böylesine hızlı yer değiştiği bir kaygan coğrafyanın insan manzaralarında, sadece ve sadece kendi doğrularında kalarak sağlam basabilir.
Not: İstanbul - Diyarbakır seferini yaparken düşen THY uçağında hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı dilerim.