Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

8. Vehbi Koç Ödülü, Profesör Dr. Türkan Saylan’a verildi. En doğru seçim.
Prof. Saylan, Türkiye’deki Atatürkçü, çağdaş ve demokrat aydınların simgesidir.
Yaşamını insanlığa adamıştır.
Dürüst, zarif, yılmayan, engelleri aşan örnek bir insan.
Babası ona saçlarını “at kuyruğu” yaptığı için “at kızım” dermiş.
O nedenle kitaplarından birinin adı “AT KIZ-Bir Yaşamdan Kesitler.” (*)
Ailenin kökeni Manastır. İstanbul’a göçmüşler. Büyükbaba Galip Bey, tepeüstü amuda kalkarken bağırsak düğümlenmesi nedeniyle ölünce babaanne Nadide Hanım, dul maaşıyla iki oğlunu büyütmüş.
Atıf ve Fasih 14 ve 16 yaşlarında iki delikanlı, birgün okullarından evlerine dönerlerken Galata Köprüsü üzerinde askere alınıvermişler.
Nadide Hanım’a ancak bir pusula göndererek durumu bildirmek olanağını bulmuşlar.
Pusulada şunlar yazarmış:
“Sevgili Anneciğimiz, biz Galip Bey’in oğulları Atıf ve Fasih düğüne gidiyoruz, sakın üzülme...”
Biri İşkodra, diğeri Galiçya Cephesi’ne gönderilmiş bu fidan gibi delikanlılar...
Bu gençlerden Fasih, Prof. Dr.Türkan Saylan’ın babası.
Fasih, savaş sonrası İstanbul’a yanında Xenya adlı genç ve güzel bir Yugoslav balerinle dönmüş. Almanlarla köprü işlerine başlamış. Borçka’dan Haydarpaşa Köprüsü’ne dek onlarca köprüyü Almanlar adına, ilk Türk müteahhitlerden biri olarak yapmış.
Çok yakışıklı, uzun boylu, arkaya taranmış düz siyah saçlarıyla tam bir batılı gibi giyinen, kolalı yakaları, kollukları, papyon kravatı ile dikkati çeken bir adammış.
Sanat yönü de varmış.
Schubert’in Serenad’ının güftesini Türkçe’ye çevirmiş.
Türkan Saylan’ın annesi ise İsviçre kökenli Lilly.
İngilizce, Fransızca ve Almanca’yı kusursuz konuşuyor, piyano çalıyor, şarkı söylüyormuş.
İyi bir eğitim almış.
Türkan Saylan’ın ayak tabanında bir ben varmış.
Babası “kızımı çalarlarsa, ayağındaki benden tanırım” dermiş.
Şimdi yazının başına dönelim...
“At Kız” soylu bir kısrak zarafeti ve hızıyla yaşamı boyu insani değerlere koştu.
Hep birinci oldu.
Ve yazının sonu...
Onu tanımak için tabanındaki bene artık hiç gerek yok.
Bıraktığı ve bırakmakta olduğu izler öylesine derin ki...
..........................
(*) Cumhuriyet Kitapları - 2008 - 6. Baskı.


Tam Vehbi Bey’e göre
VEHBİ Bey yaşıyor olsaydı ve Profesör Saylan’a ödül verildiğini görseydi, gülümseyerek “tam doğru olanı seçmişler” derdi.
İçine sinerdi.
Bu arada gene merhum Vehbi Bey’in içine sineceğine inandığım bir başka noktaya daha işaret edeyim.
Her yıl Vehbi Bey’in ölüm yıldönümü bağlamında Koç Holding’de dostları bir araya getirilir, dua okutulurdu.
Duadan sonra iki katta konuklara simgesel olarak helvanın yanı sıra açık büfe kurulurdu.
Bu yıl ise Vehbi Bey’in ölüm yıldönümüyle, Vehbi Koç Vakfı Ödülü aynı davette örtüştü.
Herhalde ayrıca dua yapılmıştır.
Ancak... İki davetin bir araya getirilmesi ve tek masraf, şu kriz döneminde tam Vehbi Bey’in onaylayacağı tercihtir.
Vehbi Bey, yukarıda bir yerlerden bizi görüyorsa, Türkan Saylan’ın kendisine verilen 100 bin dolarlık ödülü, eğitim için bağışlamasına da memnun olmuştur.

Prof. Türkân Saylan ve ‘At Kız’

Saylan, ödülünü Demirel’den aldı.


ATATÜRK FOTOĞRAFINA SİYAH ÖRTÜ

Prof. Türkân Saylan ve ‘At Kız’


REHA Muhtar’ın büyükbabası Kerkük Türk’ü...Osmanlı toprakları için savaşmış. Döndüğünde doğup büyüdüğü coğrafyanın Misak-ı milli sınırları dışında kaldığını görmüş. Sarsılmış.
Büyükbaba Atatürk hayranı. Öyle ki 10 Kasım 1938’de evlerindeki Atatürk fotoğrafının çerçevesi üzerine siyah renkli örtü konmuş.
40 gün süreyle bu siyah örtü matem simgesi olmuş.
Bu öyküyü babasından dinleyen Reha Muhtar da sağlam bir Atatürkçü.

Vatan için...
BU duygu yüklü anıların yanı sıra ŞEFFAF ODA’ da Ayşe Özyılmazel’den şarkılar da vardı.
Reha Muhtar’ın ortaya attığı Ayşe Özyılmazel’in “kadın, sırf vatan için bir erkekle yatar mı?” sorusu da tartışıldı.
Özyılmazel, “vatan kurtuluşu herhalde bana kalmaz ama gerekiyorsa evet” mesajını verdi.
Bir önceki Yeni Zelanda Büyükelçisi Uğur Ergun da aynı soruya “diplomatlar da hiç tereddütsüz gereğini yaparlar” yanıtını verdi.


SLUMDOG MILLIONAIRE
ŞEFFAF ODA bu hafta da çok keyifli.

Prof. Türkân Saylan ve ‘At Kız’


OSCAR alan filmin adı bu. Anlamı; “milyoner varoş köpeği...” Büyük kentlerin kenar mahallelerinde yaşayan, sefalet içindeki umutsuz gençler için “varoş köpeği” deyimi kullanılıyor. Bu film de öyle çocukların ve gençlerin öyküsü...
Sefalet, müthiş bir başarıyla yansıtılmış.
Pislik, rezillik, dehşet, çocuk istismarı, polis işkencesi, dini çatışmalar ve çetelerle “irin” gibi akan tiksinti verici bir yaşamda masumiyet...
İnsanın genlerindeki “düzgün kalabilmek” direnci. Yoksulluk ve kirlenme yükseldikçe insanlar umutlarını ödüllü yarışmalara, piyangolara, spor iddialarına bağlar.
Bir anda içlerinden sadece birine gelebilecek zenginlik, ortak heyecana ve tutkuya dönüşür.
Toplumun afyonlanması, en azından hipnotize edilmesidir. Slumdog Millionaire’i bu gözle de izlemek gerek.
Filmin sonundaki dans gösterisindeki modern çizgi ile ortaya konan zıtlık, oyuncuların ve oyunun başarısını gözlere yansıtıyor.
“O sefaleti oynayanlar bunlar mıydı?” dedirtiyor.
Filmde oynayan çocukların eğitimlerine 16 yaşına kadar devam etmeleri, filmin yapımcıları tarafından sağlanmış. Ücretlerinin bir kısmına, bu yaşa kadar eğitimlerine devam edebilirlerse ulaşabilecekler. Bu da filmin eksenindeki değerlerle örtüşüyor.