MHP'de Anayasa'nın 100. maddesinin değiştirilmesi için bir önerge çalışması başlatıldı. Sürüyor.
Amaç; "Siyaset alanına girmeyen adi suçlarda milletvekili, bakan ve başbakanların dokunulmazlıklarının olmaması..."
Yani... Milletvekili olmaya engel suçlarda, herhangi bir vatandaş için olduğu gibi milletvekili, bakan ve başbakan için de soruşturma başlayabilecek. Yargı yolu açık olacak.
Avrupa demokrasilerinin çoğunda bu ya da benzeri düzenlemeler var.
Hazırlığa göre; Anayasa Komisyonu'ndan - parti kontenjanı olmaksızın - 5 ve Yargıtay Ceza Daireleri'nden de 5 üye, kurayla seçilecek. Onlardan oluşan komisyon, suç iddiasını inceleyecek... Komisyon iddiayı ciddi bulursa, dosyayı Yargıtay Başsavcısı'na gönderecek. Başsavcı dilerse dava açacak.
Böylece, siyasi nedenlerle "aklama - paklama" iddiaları ortadan kalkmış olacak.
Anavatan'ın da böyle bir Anayasa değişiklik önergesi, TBMM Başkanlığı'na zaten verilmiş bulunmakta.
"Önerge TBMM'den geçebilecek mi?
Bu ayrı bir konu...
Çünkü... Oylama kapalı ve grup kararı alınmıyor.
MHP, siyasi bir atak yapmakta.
Toplumda "yolsuzluk iddialarına karşı siyasetin dokunulmazlık duvarını yıkan parti" imajını çizmeyi hedefliyor olabilir.
Daha önce Meclis soruşturmalarındaki oyları ve tavırlarıyla tabanında eleştirilmekteydi.
Kamuoyunda da bazı yargılar oluşmaya başlamıştı.
Bu önerge, sonuca ulaşmasa da o tür olumsuzlukları bir ölçüde giderebilir.
Ayrıca... Girişim, sadece "imaj çizmek"le sınırlı değil.
Önümüzdeki süreçte MHP, gene böyle duyarlı oylamaları - bir oldu bittiyle - karşısında bulabilir.
"Koalisyon Hükümeti'nin devamı ve ortaklık dayanışması" gerekleriyle toplumda tepkiler arasında sıkışabilir.
Anayasa'nın 100.maddesinin değiştirilmesi formülü - bir olasılıkla - gerçekleşirse, bu konular da Hükümet ortakları arasında "güven sorunu" olmaktan çıkacak.
"Yargı" ve "Hukuk", kendi ayrı kulvarlarında yürürler.
Öte yandan... Yargı ile siyaset de en azından şekil olarak birbirinden ayrılmış olur.
Milletvekilleri "dokunulmazlığın kaldırılması" gibi bir çeşit Yargıçlık ya da önyargıda bulunmak sorumluluğundan kurtulurlar.
Toplumun da bu yönde ağır baskısı var.
Tabii... "Yargı'nın içindeki siyaset" ve "siyasetin içindeki Yargı" kirlenmelerini, yasa ya da Anayasa değişikliğiyle tam olarak kaldırmak mümkün değil.
Bu, demokrasi kültürünün sorunu.
MHP, "Hükümet'te vitrin değişikliği" ile de imaj yenilemek istiyor.
MHP'ye göre; "17 İcra Bakanı var, bunun yarısı kadar Devlet Bakanı yeterli... Bir de Başbakan ilavesiyle Bakanlar Kurulu gerekli hizmeti verebilir."
Yani... 35 bakan yerine, 25 + 1= 26 bakandan oluşan bir Hükümet...
Amaç; "Kamuoyunda yıpranmış olan Bakanlar'ın Hükümet dışında bırakılması..."
Ama... Bunu yaparken, bakan sayısını indirerek "tasarruf ve yönetimde reform" mesajlarını da verebilmek...
Burada hangi bakan gidici, hangisi kalıcı gibi spekülasyonlara girmeye gerek yok.
Sadece MHP için değil, DSP ve Anavatan için de...
Zaten... IMF ile varılan bu anlaşmadan sonra Hükümet'te vitrinin de yenilenmesi gerekiyordu.
Bu değişikliğin zamanlaması da yanlış sayılmaz.
Bir süredir dışarıdan "Hükümet'te değişiklik yapılmalı" söylemleri durulmuştur.
Hükümet'in, dış etkilerle değil artık kendi iradesiyle değişiklik yapması ve bunun IMF'nin açıklamasıyla aynı tarihlere rastlatılması, doğru bir tercih.
MHP, "ortak Hükümet'le devam" diyor. Ama... "Kimlik kartında farklılık vurgulamak" gereğini de duyuyor.