Kuran-ı Kerim’de “recm”, yani, “günahkâr kadının yarı beline kadar toprağa gömülüp taşlanarak öldürülmesi” var mı?
Hayır...
Uygulamanın kökeni, Hz. Muhammed’in Medine’de kaldığı yıllarda bir Musevi kadının zina yaptığı gerekçesiyle Musevi yerel liderlerin başvurusuna dayanıyor.
Musevi liderler, “Bu günahkâr kadına ne ceza verelim?” diye soruyorlar.
Hz. Muhammed, “Medine vesikası”na dönüşecek her dinin kendi hukuk kurallarını uygulamasının bir örneğini veriyor.
Siz böyle durumlarda ne ceza veriyorsunuz?
Musevi liderler, “yarı beline kadar toprağa gömüp taşlayarak öldürmek” müeyyidesini dile getiriyorlar.
Hz. Muhammed de “Sizin hukukunuzdur. Kararı siz verin” diyor.
İşte Hz. Muhammed’in içinde olmadığı ama onun döneminde gerçekleşen ilk “recm.”
Sonra bir Müslüman kadın, Hz. Muhammed’e gelir, “Zina yaptım. Beni de taşlayarak öldürün” der.
Hz. Muhammed, “İyice emin olmak için düşün de gel” diyerek onu salar.
Bir süre sonra kadın gelir, “Eminim” der.
Hz. Muhammed, “Ailenle konuş, öyle gel” diye kadını gene gönderir.
Amacı herhalde bu zorlamayı sorun olmaktan çıkarmaktır.
Fakat...
Kadın bir süre sonra gene gelir.
“Zina yaptığım kesin, çünkü hamileyim” diye üsteleyince ve kendisi de cezayı isteyince ilk “recm” olayı gerçekleşir.
Gene de yazı kamışının mürekkep hokkası içinde olduğu, dört şahitle kesinleşmesi gibi mümkünü olmayan koşullar getirilir.
Sonraki yüzyıllarda recm ne yazık ki, saptırılarak koyu bir bağnazlık konusu haline getirilir.
İnsan hakları
Geçenlerde bir Arap ülkesinde evli bir kadının erkek kardeşleri, mahkemeden, ablalarını eşinden boşatma kararı aldılar.
Gerekçeleri, kocanın daha düşük sınıftan bir kabileye mensup olmasıydı.
Oysa...
İslamın ilk yıllarında uygulama çok daha farklı.
Hz. Muhammed, azat edilen köleleri, en itibarlı Kureyş kabilesinin mensuplarıyla evlendirirmiş.
İKİ ÖĞLE YEMEĞİ
Şİİ-SÜNNİ BARIŞI
Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu anlatıyor... Ekim 2006’da Irak’taki Şii ve Sünni liderleri toplamışlar. Uzun süren görüşmelerden sonra taraflar 10 maddelik bir beyanname imzalamışlar.
Ve Sünni-Şii çatışmaları -birkaç mevzii olay dışında- bitmiş görünüyor.
Yanı başımızdaki Irak’ın toprak bütünlüğünü koruması bizim için ve bölgesel barış için önemli.
Güneyde Şiiler, orta Irak’ta Sünniler devletler halinde ayrışsalardı, kuzeyde de Kürtler kopacaklardı.
Parçalanmış bir Irak tüm bölge için sorun olurdu.
İKÖ, güçlü bir kuruluş.
Tıpkı Vatikan gibi, önem verdiği ülke başkentlerinde büyükelçilikleri var.
Örneğin Brüksel’de...
Bağdat’ta da büyükelçilik kurulmuş, bir büyükelçi atanacak.
Peki Kuzey Irak’taki oluşuma Arap ülkeleri nasıl bakıyorlar?
İhsanoğlu, bu konuda konuşmak istemedi.
Ancak... İlgili ülkelerin diplomatlarından aldığım izlenimlere göre, Araplar, önceleri ılımlıyken, artık serin bakıyorlar. Özellikle böyle bir oluşumun arkasındaki süper gücün, yani ABD’nin ipleri elinde tutacağı biliniyor.