Susurluk komisyonunda, dönemin Emniyet Genel Müdürü ve şimdiki Balıkesir Valisi Alaattin Yüksel'in o gün söyledikleri, bugün de konuşulmakta.
Alaattin Yüksel'in komisyonda söyledikleri, altı çizilerek okunmalıdır.
Şöyle ki...
"Eğer şu üç maddede özetleyeceğim yapılanma gerçekleşmezse, bugün Susurluk... Yarın da polislerimizin adlarının gene karışacağı başka skandallar beklemeliyiz."
Tele kulak olayı ya da oluşacak başka skandallar, Yüksel'in daha o zamanlardan yaptığı uyarı ışığında değerlendirilmeli.
Poliste reform
Alaattin Yüksel'in sıraladığı
üç maddeyi özetle yansıtıyorum.
1- Lise mezunları alınıp,
6 - 8 aylık kısa ve sıradan kurslarla polis yapılıyor.
Eğitim eksik.
Mevcut
24 polis okulundan birkaçı, hizmet içi eğitime ayrılır, gerisi
Polis Akademisi'ne bağlı yüksek okullar haline getirilir.
Liseyi bitiren genç, bu iki yıllık okullardan mezun olduktan sonra polis mesleğine girer.
Mevcut polisler ise,
Açık Öğretim yoluyla aynı iki yıllık yüksek eğitimi alırlar.
2- Eğitim, uzman polis yetiştirmeye dönük olmalıdır.
Yani...
Bu iki yıllık yüksek okullar,
İstihbarat Yüksek Okulu, Elektronik Yüksek Okulu, Trafik Yüksek Okulu, Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Okulu v.s. gibi çeşitli uzmanlık alanlarına ayrılmalıdır.
Dünya polis konferanslarında,
2000'li yılların olası suç eğilimi saptanıyor.
Organize suçlar ve elektronik aygıtlarla işlenen suçlar artacak.
2000'li yıllar, artık
uzman polisleri gerektiriyor.
Mesleğe girişinden başlayarak, emekliliğine kadar hep aynı dalda kalacak.
Derinleşecek.
Oysa bizde meslek yaşamına bakıyorsunuz.
Bir yıl köprü korumasında, üç yıl karakollarda, sekiz ay büyükelçilik korumasında, bir yıl trafikte v.s. görev almış.
Yani uzmanlık alanı yok.
3- Polis örgütünde atamaların ve terfilerin, ordudaki
Yüksek Askeri Şura gibi bir polis şurası tarafından yapılması.
Güvence nedir?
Alaattin Yüksel'in söyledikleri doğru.
Ama...
Büyük ve önemli bir boşluğa işaret etmekte fayda var.
Polis şurasının başında, eğer kaderi içişleri bakanlarının iki dudağı arasında olan emniyet genel müdürleri olacaksa, nasıl politik etkiden arınma mümkün olur?
Gerçi...
Onun altında yer alacak beş
emniyet genel müdür yardımcısı, Polis Akademisi Başkanı, Ankara - İstanbul - İzmir emniyet müdürleri ve
en kıdemli beş emniyet müdürü ile birlikte şura, teoride bir ağırlığa sahip görünecektir ama özerklik güvencesi tam olamaz.
Emniyet Genel Müdürü, eğer İçişleri Bakanı'nın bir gece yarısı baskını ile değişebiliyorsa, 2 - 3 ay bile hizmet yapmadan görevden alınabiliyorsa, polis şurası beklenen hizmeti veremez.
Siyasi etkiden kurtulamaz.
Yüksek Askeri Şura'nın en büyük güvencesi, genelkurmay başkanlarının özlük hakları güvencesidir.
Siyasetçilerin iki dudağı arasında olmamalarıdır.
Emniyet genel müdürleri, tıpkı RTÜK Başkanı, TRT Genel Müdürü, Merkez Bankası Başkanı gibi süreli atanmalı ve özerk olmalıdır.
Eğer yasa değişecekse, bu konu çok önemli.
Ayrıca...
Zaten polis atama ve terfilerinde karar veren ve şura fonksiyonunda olan Polis Yüksek Değerlendirme ve Merkez Değerlendirme Kurulları var.
Ama...
Emniyet genel müdürleri, içişleri bakanlarının bir tavrıyla yerlerinden alınabildiği içindir ki, bu kurullar özerk değillerdir. Polis atamalarında siyasi etkileri önleyemiyorlar.
Siyasetçilere ve iktidarlara yaranmak isteyen bazı emniyet görevlileri bu kuruma gölge düşürebiliyor.
Bugünkü Bakan Sadettin Tantan, Emniyet'te çekirdekten yetişti.
Dürüstlüğü ve sağlam kişiliği biliniyor.
Ama...
Kendisinden sonra kimlerin İçişleri Bakanı koltuğunda oturacağı belli mi?
Gelecekteki iktidarlarda Emniyet Genel Müdürü tam özlük güvencesine sahip değilse, bir İçişleri Bakanı tarafından, şura yozlaştırılamaz mı?
En doğrusu...
Avrupa'da bu konunun nasıl değerlendirildiğinin karşılaştırmalı hukuk yapıtlarıyla kağıda dökülmesi ve bize en uygun olan sentezin bulunmasıdır.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr