Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CİVAOĞLU


Karşımda işkenceden, ateşten, sabotajdan, hapisten süzülmüş eski bir gerilla... Şimdiki Turizm Bakanı. Sevecen ve neşeli... Röportaj süresi için koyduğu ölçü, bir Küba pürosunu sonuna kadar içim süresiydi.
1950'li yılların ortalarında çoğu üniversite öğrencisi 82 gençtiler.
1959'da Küba yönetimini ele geçirdiler. Hukuk öğrencisi Fidel Castro, tıp öğrencisi Che Guevara, Raul ve Camillio... Onların posterleri gençlerin odalarını, dolap kapaklarını süslüyordu.
Onlardan biri gibi olmak hayallerindeki görüntü, yüreklerindeki sıcaklıktı. Sonraları bir uçak kazasında yaşamını yitiren Camillo, onun kardeşi mimarlık öğrencisi Osmany Cienfuegos da onlardan biri.
Önüme bir albüm konuyor... Diktatör Batista'yı devirip Havana'ya girerken Fidel'in yanında Camillio var.
Uzun sakal ve bıyıklarının örttüğü ağzında purosu, elinde makineli tüfeği.
Bu kültür şoku bütün dünyada Marksist - Leninist gençliğin şiddet örgütlerini ateşledi.
Bütün dünyada bu örgütlerin eylemleri ve bir gün iktidarı ele geçirmek, kendi inançlarında bir düzen kurmak ihtiras alevleri yayıldı.
Che Guevara'nın Bolivya'da öldürülüşünün 30'uncu yıldönümünde Küba, Che ve ihtilalin lideri olan arkadaşları yeniden medyanın gündeminde en ön sıralara geldiler. Gazetelerin sayfalarında, sütunlarında, dergi kapaklarında, televizyon ekranlarında yer aldılar.
Osmany Cienfuegos'la işte böyle bir ortamda beraber olduk.
Almanya'nın ikinci büyüklükteki turizm kuruluşunun başkanı, Vural Öger'in konuğu olarak İstanbul'da birlikte yemek yedik.
Bir gece sonra da Kanal D için söyleştik.

Sordum: "Ülkenizde Batista'nın diktatör yönetimi olmasaydı... ABD'nin sömürüsü yaşanmasaydı... Ülkeniz, Amerikan mafyasının arka bahçesi haline gelmeseydi... Kendi ülkenizde ikinci sınıf vatandaş durumuna düşmeseydiniz... Sosyal adalete dayalı gerçek bir demokrasi yönetimi olsaydı, gene bu 82 üniversiteli genç arasında yer alıp ihtilal örgütü kurar mıydınız? Yönetimi devirip, iktidar olmak için o kanlı serüvene girişir miydiniz?"
Cevabı "hayır" oldu.
Cienfuegos'un anlamı "100 ateş..."
Son derece zeki, iletişim yeteneği yüksek.
İçtiği ve bana da ikram ettiği içki, Libre Cüba (Hür Küba) anlamına gelen bir karışım.
Rum, cola ve birkaç damla limon.
Terkibi ucuz... Elde edilmesiyse, çok kana, mücadeleye, acıya ve işkenceye malolmuş.
Atatürk'ün ulusal bağımsızlık ateşlerine ilham vermesini ondan dinledim.
Herhalde Atatürk Türkiye'sinin çok partili demokrasi aşamasına da geçeceklerdir.
Bunun için ABD'nin de Küba'yı yutmaya dönük hesaplarının üzerine artık bir çizgi atması gerek.

Daha 14 yaşından itibaren babasının teşvikiyle silahlı başkaldırı örgütlerinde yer alan Cienfuegos'un "sosyal adalete dayalı gerçek demokrasi olsaydı, silaha sarılmazdık" sözleri oldu.
Özellikle Güneydoğu'daki silahlı terörün, ekonomik bozukluk ve sosyal adalet handikaplı ortamdan yararlanmadığını da kimse söyleyemez.
1950'li yılların ****Kübası'ndaki ekonomik bunalım ortamı - elbette hangi nedenle olursa olsun, şiddetin, bölücü örgütlerin karşısındayız - ama Türkiye'nin en yoksul yöresi olan Güneydoğu'dan genel görüntülerin benzeriydi.
Küba'nın o yıllarına ait ihtilal manzaralarına göz atıyorum.
82 üniversiteli öğrenciyle başlayan hareketin arkasında köylüler de yer almış.
Albümde birlikte çekilmiş fotoğraflar var. İhtilali üniversiteler, silahlanmış atlı köylüler...
Güneydoğu'da PKK'nın tamamen silinmesi için güvenlik güçleri ile yapılabilecek olanın neredeyse sınırlarına varılmıştır.
Devletin güçleri, kırsala ve kentlere büyük ölçüde egemen.
Ama... Hastalığın önlenmesi için, bataklığın kurtulması da gerek. Yöreye ekonomik yöneliş, demokrasi ve kültürel yatırım...

Bu bağlamda 5 işadamının girişimiyle dün Lice'de açılan mermer fabrikasının simgesel önemine işaret etmek isterim.
Halis Toprak, Nurettin Çarmıklı, Erdoğan Demirören, İdris Yamantürk ve Yusuf Özer bu fabrikanın arkasındaki işadamları.
Aslında onlar, Güneydoğu'da kan batağının kurutulması için misyonerler. Aralarından sadece biri o yöreden.
Halis Toprak anlatıyor:
"Lice'yi bıraktığımda, nüfusu 15 bin idi. Şimdi birkaç bine inmiş. Kahveler, sokaklar işsiz dolu. Mermer fabrikamız Lice'ye hayat getirecek. Ben Bozüyük'te ilk tesislerimizi kurduğumda nüfusu 3 bindi. Şimdi 15 bin... Bozüyük'te fert başına milli gelir 8 bin dolar. Türkiye ortalamasının neredeyse üç katı... Lice'yi Bozüyük yapmak gerek. Aslında bütün Güneydoğu'yu Bozüyükler mozağine dönüştürmeliyiz."
Türkiye'
de böyle güzel şeyler de oluyor. Bu hafta sonu Güneydoğu'da açılışı yapılan her tesis binlerce fidan gibi, gencin dağlarda can vermek yerine yaşama kazandırılmasıdır.

Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr