YENİ anayasa için partilerden eşit sayıda milletvekiliyle oluşan “Uzlaşma Komisyonu” start aldı.
Emrivakiye, dayatmaya, namluya yaslanmayan“demokratik” yöntemde“yeşil ışık” elbette olumlu gelişme.
Komisyonun adı bile kulağa hoş geliyor; “Uzlaşma...”
Komisyon üyeleri de başta Cemil Çiçek olmak üzere -genellikle- değerli üyelerden oluşmakta.
Birbirlerini tanıyor, birbirlerine saygı duyuyorlar.
Örneğin...
Eski Adalet Bakanı olarak yargı camiasını iyi tanıyan Cemil Çiçek, bir konuşmamızda komisyondaki CHP üyelerinden biri için “Kişiliğine de, bilgisine ve tecrübesine de çok inandığım bir hukuk adamıdır”demişti.
Cemil Çiçek’in Meclis başkanıyken yeni anayasa için samimi çabaları, vukufu zaten biliniyor.
60 madde üzerinde anlaşma sağlamak az şey mi?
Ahmet İyimaya gibi başka üyeleri de kaydedeyim ve uzatmayayım.
Bunlar bardağın dolu yarısı.
DİĞER YARISI
ANCAK...
Misyonunu gerçekleştireceği daha ilk adımdan kuşkulu görünmekte.
CHP’nin “kırmızı çizgileriyle” başlayayım.
CHP’li üyeler “Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştirmek bir yana, dokundurmayız, bunu konuşmayız bile”ön koşuluyla oturuyorlar masaya.
MHP’nin de aynı tavrı koyduğu açık seçik biliniyor.
AK Parti ise o maddelerde bazı “kelime rötuşları” isteyebilir.
“Kelime”sayı olarak az fakat daha sonraki maddelere uzanacak kökleri hayli kapsamlı olabilir.
Yani... Daha ilk 4 madde bile potansiyel problem.
CHP’nin ve MHP’nin kesin “ikinci kırmızı çizgisi” ise, “başkanlık sistemine asla geçit vermemek” diye tanımlanabilir.
Son seçimler öncesi HDP sandık siyasetini “Sana oy vermeyeceğiz”tavrına odaklamıştı.
Bu tavrını değiştirebilir mi?
Belki.
Eğer Anayasa’da“özerklik” ya da “özerklik türevlerinden birini” AK Parti’den sökebilirse “başkanlık sistemine” kategorik “hayır”mevziinden çıkabilir.
Öyle bile olsa komisyonda 4 partinin uzlaştığı bir durum olmaz.
OLMAZSA OLMAZ
BAŞKANLIK veya ileri demokrasileri yansıtan, “bağımsız kuvvetler ayrılığına” ve “denge - fren” sistemine dayalı “parlamenter sistemle devam”seçenekleri, çalışmaların sürmesinde “olmazsa olmaz” önemdedir.
Çünkü...
Anayasanın pek çok maddesi bu sistemlerden biriyle bağlantılı olarak yazılacaktır.
Örnek...
Başkanlık sisteminde,“başbakan” yoktur. O halde üzerinde uzlaşma olmazsa anayasanın “yürütme erki (hükümet)” bölümü nasıl yazılır?
ABD başkanlık sisteminde bakanlar meclis üyeleri yani milletvekilleri arasından gelmez, başkanın tayiniyle görev yapan en üst düzey bürokratlardır.
O halde...
Parlamenter sistemde olduğu gibi bakanlar yasama organına (Meclis’e) sorumlu olmazlar.
Bu durumda “hükümetin ya da ilgili bakanların Meclis tarafından düşürülmesini”düzenleyen “gensoru” anayasada nasıl yer alır?
Yürütmenin başı “sorumsuz cumhurbaşkanı” olursa yani başkanın Meclis tarafından “gensoru” ile düşürülmesi mümkün olmayacağına göre yasama, yürütmeyi nasıl denetleyecek?
Oysa...
Demokrasinin omurgası “birbirinden bağımsız ve eşit güçte 3 erkten oluşan (yasama, yürütme, yargı)”kuvvetler ayrılığı ilkesi değil mi?
Daha başka örneklerle uzatmayayım.
“Uzlaşma Komisyonu”için bardağın boş yarısı dolacak gibi görünmüyor.
........................
O halde rota “Uzlaşma Komisyonu’nu görüyorsunuz, sonuç alınamıyor, oysa Türkiye’ye yeni ve sivil bir anayasa lazım, bunu biz yaparız, işte başkanlık sistemine dayalı yeni anayasa” deyip AK Parti’nin bir şekilde referanduma gitmesi...