Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Neden öldün Nazım?
Senin türkülerinden yoksun ne yapacağız şimdi?
Senin gülümseyişin gibi bir pınar bulabilecek miyiz bir daha?
Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı,
ateşle suyun birleştiği
................
Kardeşim benim, adanmış asker
Dünyada nasıl da yalnızım sensiz
Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına
benzeyen yüzünden yoksun"
Bu dizeler, ünlü şair Pablo Neruda'nın.
Nazım Hikmet'in ölümünden sonra yazıldı.
Aralarında köklü bir dostluk vardı.


Sürgünün dönüşü

Nazım Hikmet, o günün koşulları içinde öldürülmek ya da tekrar zindana tıkılacağı - bir punduna getirilip, öldürüleceği - kuşkusuyla Türkiye'den kaçmıştı.
Yıllarca memleket hasretiyle yaşadı.
O hasretle öldü.
Adını anmak bile fişlenmek demekti.
O ise Kerem gibi sesleniyordu:
"Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydınlığa?"
Nazım, sürgünde yandı.
Ama...
Galiba bu yangınıyla, karanlıklardan çıkışı aydınlattı.
Ve...
Uzun süre adının anılması bile vatana ihanet sayılan Nazım Hikmet, son AGİT Zirvesi'yle sürgünden döndü.
Cumhurbaşkanı Demirel, zirveyi Nazım'ın bir zamanlar insanları zindana götüren "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Bir orman gibi kardeşçesine" mısralarıyla kapattı.


Açık hava hapishanesi

Nazım Hikmet için "hain" diyenler olmuştur.
Oysa...
Susmadığı ve susturulamadığı için Türkiye'den ayrılmak zorunda kalan Nazım, Sovyetler Birliği'nde de susmadı.
O topraklar, Nazım için büyük bir açık hava hapishanesi oldu.
Elimde "Romantic Communist" kitabı var.
Saime Göksu ve Edward Timms'in Nazım'ın yaşamını anlatan bu harikulade yapıtı, ünlü şair Yevgeny Yevtushenko'nun sunuşu ile başlıyor.
"Komünizm, Komünizmi Nasıl Öldürdü?" başlığını taşıyan bu yazıda, Nazım Hikmet, "vasat oyundaki büyük aktör" olarak nitelendiriliyor.
Nazım Hikmet için "satıldı" iddialarına karşılık olarak, onun Kızıl Çarlar'ın nasırına fena halde basmakta olduğunun kanıtını, gene Yevtushenko'nun anlatımı ile sunayım.
Arkadaşlarımla birlikte hazırladığım ve sunduğum 5 dizilik Nazım belgeselinde Yevtushenko, Kremlin'in Kızıl Çarları ve gizli servisleri tarafından Nazım'ın nasıl ortadan kaldırılmak istendiğini şöyle anlatıyor(1):
"1956'daydı. Stalin artık yaşamıyordu. Biz, Nazım'la yakın dost olmuştuk. Hafta sonları beni yazlık evine davet ederdi. Şarabımızı yudumlayarak sessizce otururduk. Ansızın içeriye bir adam girdi ve Nazım'ın önünde diz çöktü. Resmi şoförüymüş. Nazım'dan özür diliyordu. Nazım'ın Stalin'e eleştiriler yöneltmesinden sonra KGB Başkanı Beria'nın yardımcısı ve sonra da Beria, onu çağırmışlar.
Sormuşlar:
'Sen kimi taşıdığını biliyor musun?'
'Tabii biliyorum' demiş.
'Büyük Türk şairi Nazım Hikmet'i, devrimciyi...'
'Hayır, o maskeli bir düşmandır."
Şoför 'inanmıyorum' demiş.
'Farketmez, inanacaksın' demişler.
Sonra içeriye şoförün karısını getirmişler ve ona zarar vereceklerini söylemişler.
Şoförün yüreği buna dayanamamış.
Böylece sözümona bir otomobil kazası düzenlenmesine ve Nazım'ın öldürülmesine adamı razı etmişler.
Fakat bugün, yarın derken, şoför işi sürüncemede bırakmış.
Sonra Stalin öldü. Beria tutuklandı ve şoför de bunları anlattı.
Nazım'ın önünde dizlerini çökerek özür dilediğine ben şahidim.
Nazım'ın yüzünde çizgi bile kıpırdamamıştı. Adamı kucaklayıp öptü.
Adı Vanya idi.
'Otur bizimle. İçelim birlikte' dedi.
Şoför gittikten sonra sordum:
'Biliyor muydun?'
'Bilmiyordum ama tahmin etmiştim' dedi.
Hafifçe gülümsedi."
Nazım'ın şiiriyle sürgünden dönmesi yeterli.
Hasret bitti.
Yazıyı, Nazım'dan, sanki kendini ve komünizm romantizmini anlatan bir dizeyle noktalayalım.
"Rüzgar kanatlı atlılar gibi geçti hayat."
............
(1)Kırmızı Dosya: Nazım Hikmet Belgeseli - Rüzgara Karşı Yürüyen Adam, atv, 4 Haziran 1995.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr