Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

ÖRTÜNMENİN şekilleri tartışılıyor... Anayasalarında “İslam Cumhuriyetidir” yazan Pakistan ve İran’da kadınların saçlarının bir kısmı örtü dışında kalır. Bu modeli CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu telaffuz etti.
Başbakan Erdoğan ise “Ana muhalefet liderinin sorunu kakül/perçeme indirgediğini, bundan hayal kırıklığına uğradığını” söyledi.
İslam cumhuriyeti Pakistan’da başbakanlık da yapan Benazir Butto ile TV/gazete röportajımdan “örtünme” izlenimlerimi yansıtayım:
Butto’nun evindeyim...
Geniş salonda kameralar ve ışıklar hazırlanırken, köşedeki kanepede Butto ayaklarını altına almış oturuyordu.
Üzeri sırma işlemeli beyaz bir giysi vardı üzerinde...
İri dalgalı gür siyah saçları tamamen açıktı.
Örtünmeye gerek duymamıştı.
Bir süre havadan sudan konuştuk.
Fotoğraflarımız alınırken saçlarının üzerine ince beyaz bir örtü koydu. TV çekimlerini de bu örtüyle yaptık.
“Örtünmek” değil “örtünür gibi yapmış” bir görüntü veriyordu.
Saçları önden görünmekteydi. Boynu da açıktı.
Yani...
Şeriat kurallarının geçtiği ve örtünmenin zorunlu olduğu Pakistan’da bile kadınların başları tek bir saç teli bile görünmeyecek şekilde sımsıkı kapanmış değildi.
Sadece Butto değil, sokaktaki Pakistanlı kadınların çoğu da böyleydi.
İran’a bir kez gittim.
Merhum Turgut Özal’ın Tahran gezisini izleyen gazeteciler arasındaydım.
Anayasasında “İslam Cumhuriyetidir” yazılı olan ve şeriat hukukuyla yönetilen İranlı kadınlar da saçlarının ön kısımlarını açıkta bırakan başörtüleri takıyorlardı.

Haberin Devamı

Saç kaçamağı


İran modeli
Humeyni’nin İslam devrimi sonrasının ilk yıllarıydı.
Devrim muhafızları sokaklarda “örtünme denetimi” yapıyorlardı.
Şeriat kurallarının en sıkı uygulandığı İslam devriminin o ilk yıllarında bile başörtüsünde saçların görünmesine müsamaha gösteriliyordu.
Konuştuğum İranlı aydınlar “başlarını da örten çarşaflar içindeki kadınların İran şahına karşı meydanlara, caddelere döküldüklerini ama zamanla tepki olarak başörtüsünü arkaya kaydırarak saçlarının bir kısmının göründüğü” uygulamaya geçtiklerini söylediler.
Sosyal psikoloji kuralıdır bu...
Katı yasaklara karşı tavır konur.
Kendi iradeleriyle örtünenler, “mollalar rejiminde” böylece yarım da olsa “özgürlük penceresi” açmışlardı.
Pakistan izlenimlerine dönelim...
İngiliz sömürgesiyken başkent İslamabad şehircilik açısından çok iyi düzenlenmiş.
Cetvelle çizilmişçesine kilometrelerce uzanan, uçak pisti gibi geniş bulvarlar... İki tarafında yemyeşil çim alanlar, çiçekler...
Oxford mezunu bir Pakistan aydını “şu gördüğünüz bulvarlarda 8-10 yıl öncesine kadar şortlu Pakistan kadınları bisikletle gezinirlerdi, örtünme falan yoktu ya da buralarda pek görünmezlerdi. Her şey öylesine hızlı değişti ki hâlâ inanılır gibi değil” demişti.
O yıllarda Pakistan kadınlarına “zorunlu örtünme” hükmünün getirileceği kimsenin aklından bile geçmezmiş.
Artık ön taraftaki saçlarını gösteren başörtüleriyle, şallarla yetinmek zorundalar.

TÜRBANIN DOĞUŞU
Türkiye’de, Pakistan ve İran kadınlarından da katı örtünme modeli olan ve Frenkçe “türban” sözcüğüyle tanımlanan model -yanılmıyorsam- bir dönemin kadın köşe yazarı Şule Yüksel’in tasarımıdır.
Hem saçların tamamını, hem boynu örten ama daha “şık” görünen başörtüsü onun buluşudur.
Saçın üzerine tüm tellerini de içine alan bir bant.
Baş arkasında topuz izlenimi veren bir simit ve hepsini kapatan başörtüsü...
Daha modern ve özellikle genç kızların benimseyeceği bir model.
Şule Yüksel’in bu tasarımı tutmuştu.
Hâlâ da özellikle kentlerde muhafazakâr kesimin içselleştirdiği ve genelde “türban” diye adlandırılan modelin doğumu böyledir.
Şimdi...
“Türban” mı, “geleneksel başörtüsü” mü yoksa “İran ve Pakistan’da saçların ön kısmını açıkta bırakan başörtüsü” mü tartışılmakta.
Bana göre “dayatmayla” olmaz.
Anneannelerimizin geleneksel başörtüsü, yani, çene altından bağlanan eşarp artık o haliyle gençler arasında -bir süre- rağbet görmez.
“Türban” daha modern örtünme modeli olarak algılanıyor.
Yüksek öğrenime devam eden genç kızlarımızın -neredeyse- tamamı “türbanlı.”
Bu gerçeği kabul etmeliyiz.
Ancak...
“Zaman içinde tıpkı Pakistan ve İran’da olduğu gibi başın yarısını örten ve boyunda bir tur sarıldıktan sonra serbest bırakılan modele geçiş olabileceğini” düşünüyorum.
Başı açık olanlara -anfi baskısı- kaygılarına karşın bu da “alternatif” futuristik bakış.
“Dayatma” olmadığı zaman -bir olasılıkla- tepki, “dayatmacılara” ve “yasaklara” değil, “sımsıkı türbana” evrilecektir.
Zaten... Yüksek öğrenimde baş örtme yasağı da fiilen delinmiştir.
Vakıf üniversitelerinde ve çoğu devlet üniversitesinde başı örtülü genç kızlarımız sınıflarda.
“Bu hızla yasağın tümüyle geçerliliğini yitireceği” söylenebilir.
İktidar ve muhalefet arasındaki “yasağı kaldıralım” söylemi yasa veya Anayasa maddesine dönüşse bile bu sadece bir formalite olacaktır. Konu giderek “kayıkçı kavgasına” dönüşüyor.