Prof.Gazi Yaşargil'in müdahalesiyle yaşama direkten dönen, uluslararası genç piyano virtüozumuz Vedat Kosal'ın sol eli, hala felçli ama sağ elinin parmakları, küçük klavyede müzikle özlem gidermeye başladı bile.
Ravel,
"Sol El Konçertosu" yazmıştı. Ne yazık ki "Sağ El Konçertosu" yok... Ama, çağdaş müzisyenler arasında en ünlülerinden biri olan Henze ile ulusal değerimiz Aydın Karlıbel de dostları Vedat için birer "Sağ El Konçertosu" yazmaya başladılar.
Müzikle sevişme, Vedat'a sağlığını yeniden kazandırabilir.
Harikulade öyküsünün, yakında Ravel'in "Sol El Konçertosu"nu çalarak da sürmesini diliyoruz.
Majeste'ye aşk
Müziğin sahne ışıkları arkasından bir öykü daha...
"Org"a
"çalgıların Majestesi" denir.
Boğaziçi Üniversitesi'ndeki
Balkanların en büyük orgu,
Mehmet Küçükönder adlı öğretim görevlisinin
23 yıllık tutkulu aşkı ve uğraşıyla hizmete girdi.
35 yıldır sesi duyulmayan, kapağı dahi açılmayan bu org da, Strauss'un
"Zerdüş Böyle Buyurdu" başlıklı yapıtındaki iddiasıyla
"Tanrı'nın sesini" duyuruyor.
J.S.Bach'ın söylemiyle;
"basamak basamak dinleyenleri cennete yükseltiyor."
En uzunu 6 metre, en küçüğü 15 santim olan 1800 boru... Bazıları 3 kişinin oturabileceği koltuk büyüklüğünde irili ufaklı 4000 körük... 303 elektrik devresi... 3 km kurşun boru... 3 kat klavye... 610 ses ve körükleri aşağıya zorlayarak müthiş bir ses basıncı yaratan tonlarca ağırlık ile bir ev hacmindeki bu org, tek başına bir orkestra...
Bedeninden
flüt, klarnet, piyano, obua ve daha nice çalgının seslerini aynı anda duymak olası.
Görünen piyano tuşları ile bu görkemli mekanizma arasında metrelerce uzaklık var.
Beetheoven şu itirafta bulunmuş:
"Orgu gençliğimde çaldım durdum. Oysa benim sinirlerim bu devasa çalgının gücüyle başetmeye uygun değildi."Bu anlatım, Mehmet Küçükönder'in başarı boyutuna ayna tutmakta.
Kökeni değirmen
Org,
Milat'tan önce 3.yüzyılda Ktesibios adlı bir
Yunan Mühendis tarafından
İskenderiye'de icad edilmiş.
Elektrik yokken su kuvvetiyle çalışırmış.
Rönesans'ın ışıklarıyla birlikte, ancak
13 - 14. yüzyıllarda
Milano'ya getirilmiş.
Avrupa'yla tanışmış.
Barok çağda J.S.Bach, Buxtehude ve
Handel gibi bestecilerle org için yazılan çalgısal yapıtlar doruğa varmış.
Bach'ın ünlü bir orgçuyu dinleyebilmek için 320 km'lik yol yürüdüğü rivayet edilir.
Şimdi
Bach'ın 250. ölüm yıldönümünde her sanat merkezinde dalga dalga org sesi yayılıyor.
Org CD'leri satış rekorlarına gidiyor.
Boğaziçi orgunun da Bach'ın ölüm yıldönümünde yeniden kültür dünyamıza kazandırılması hoş bir zamanlama.Müze değerinde
Artık bu org, bir müze değerine sahip.
İlk kez
1913'te, devrin
Robert Koleji olarak anılan okula
Cleveland H.Dodge tarafından armağan edilmiş.
Sonraları,
35 yıl boyunca devre dışı kalmış.
Onu yaşama kavuşturmak için okulun öğretim görevlilerinden
Mehmet Küçükönder'e bu sorumluluğu vermeden önce, binanın eski kütüphanesinde bulunan küçük orgu onarmasını istemişler.
Bunu başarınca, dev orgu yeniden çalıştırmak görevini koparabilmiş.
Giderler ise sponsorlar,
İngiliz org firması
MANDER ORGANS ve eski mezunların salondaki koltukları tanesi biner dolardan satınalmasıyla sağlanmış.
İlk konserde herkes kendi koltuklarına oturmuştu.
Koltukların özelliği; sadece orijinal şekline uygun olmaları değil, aynı zamanda en güzel akustik etkinliği sağlaması.
Salondoki en ön sırada eski mezun
Ecevit'in adını taşıyan bir koltuk da var.
Evin İlyasoğlu, her ay burada bir ünlü org sanatçısından konser sunulacağını anlatıyor.
Yaşam en büyük org... İşte birkaç güzel ses.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr