Güneri Civaoğlu
Gözler bugün toplanacak
MGK'da.
Manzara şudur:
1)
MGK, iktidar boşluğunu dolduruyor gibidir.
Bu sakat bir görüntüdür.
Sanki
iktidar olmayan bir hükümet, yani
Refahyol... Ve
hükümet olmayan bir iktidar, yani
MGK var.
Oysa...
Anayasa ve demokratik hukuk devleti
"kuvvetler ayrılığına" dayalıdır.
Yürütme hükümettir. İktidarını paylaşmaz.
Ne
MGK ile... Ne başka güçlerle.
Çünkü iktidar
tecezzi (bölünme) kaldırmaz.
2) Ancak, Anayasanın ve demokratik hukuk devletinin hayat bulduğu
siyasetin doğasının da, bir kuralı var.
O da... Tıpkı fiziki doğa gibi,
siyasetin doğasının da
"boşluk" kabul etmediğidir. Boşlukların dolduğudur.
Refahyol, tükenme işaretleri vermekteyse...
Bu dikişleri atmış siyasi heyet, artık iktidar olmak anlamında
muktedir değilse...
Sözü geçmiyorsa, ağırlığı kalmamışsa...
Ülke için çok tehlikeli bir iktidar boşluğu oluşturmuşsa...
Çözüm... Bu hükümetin süratle gitmesi ve yerini muktedir bir hükümetin almasıdır.
İktidar boşluğunu,
MGK'nın ya da başka güçlerin doldurması gibi bir sakıncalı fiili durumun önlenmesi için aklın, hukukun ve demokrasinin yolu
yeni hükümettir.
Demokrasinin şekil unsurları, yani
genel seçim ve
Meclis'te güvenoyu var diye özünü kurtlar yemiş, içi boşalmış, sırf dış kabuğu kalmış şu görüntü, siyaset vizyonunda kalamaz. Çekilmelidir.
3) Ancak, bu hükümetin, tarihin pek de
mutena sayılmayacak köşesine gönderilmesi...
Yenisinin kurulması, asker telkini ya da darbe korkusuyla olmamalıdır.
Sebep, aslında bu hükümetin, artık dışarıya karşı
Türkiye'yi temsil, içeride de
otorite kalitelerinin tamamen tükenmiş olmasıdır.
Gerçekten...
Bir şekli hükümetin olduğunu, ama iktidarın olmadığını...
Türkiye insanı da, dünya da görüyor.
AB, IMF gibi uluslararası kuruluşlar ve
ciddi devletler uzun vadeli siyasetler için bunlarla masaya otururlar mı?
Gidici olduğu belli şu hükümeti, feleğin çemberinden geçmiş bürokrasi, sırtında taşır mı?
Ama hükümetin gidişi...
Ortakların 8 yıl kesintisiz eğitimde anlaşamamaları ve
hükümet protokolünde ihtilaf gibi bir
dekor olabilir.
Dünkü
DYP Başkanlık Divanı ve
RP Genel Sekreteri Asiltürk'ün açıklamaları belki de bunun işaretleridir.
Zaten o olmazsa, Meclis'teki karşı tavrın görünmeyen buzdağı gövdesi, bu hafta ortaya çıkacak ve
Refahyol'a çarpacaktır.
Demokrasinin değirmenlerinde bu hükümet öğütülecektir.
4) Görülüyor ki... Bu hükümetin gitmesi ve iktidar boşluğunun
MGK ya da başka güçlerle değil, demokratik süreç içinde oluşacak yeni hükümetle doldurulması bir ihtiyaç.
Ama nasıl bir hükümetle?
Ondan bundan derlenen oylarla, Meclis'te ancak elde edilecek kıytırık çoğunluğa, eğreti yaslandırılmış derme çatma hükümet de çözüm değildir.
RP'yi tek başına muhalefette bırakarak, merkez sağ ve merkez sol partilerin kendi aralarında didişeceği
ara hükümet, en kötü formüldür.
RP'yi ilk seçimde, hem de
daha da büyüterek iktidara taşıyabilir.
12 Mart hükümetleri böyleydi.
12 Mart yönetimi,
Erbakan'ın
Milli Nizam Partisi'ni kapatmıştı...
12 Mart hükümetlerinin olağanüstü başarısızlıkları
CHP'nin yanı sıra,
Erbakan'ın isim değiştirmiş partisi
MSP'yi iktidar yaptı.
Erbakan'ın
12 Mart'tan önce Meclis'te sadece kendisi vardı. İlk seçimde
42 milletvekili alarak döndü. İktidar ortağı partinin lideri olarak
Başbakan Yardımcısı koltuğuna kuruldu.
Şimdi tarihten ders almak ve aynı hatayı tekrarlamamak zamanıdır.
Atatürk'çü laik kesim,
Türkiye'nin çok büyük çoğunluğuna dayalıdır.
Seçim sistemi değişikliğiyle... Örneğin
partilerin seçim ittifakı, iki tur, - belki -
dar bölge yöntemlerinin akıllıca düzenlemeleriyle merkez sağ ve merkez solun uzun süre iktidara ağırlık koyacağı bir değişiklik.
Anayasa'nın laiklik ilkelerinin başta yargı olmak üzere bütün kurumlara, şahıslara ve partilere karşı özenle uygulanması...
Devletin küçülmesinden, sosyal güvenlik kurumları reformlarına, özelleştirme, yabancı sermaye için Anayasa değişikliklerine kadar temel hukuk düzenlemelerinin yapılması...
Vs...
Yeni hükümetten - asgari - beklenen budur.
O tavrın ilk işaretleri,
Yılmaz'ın
Çiller'e el yazısıyla yazıp gönderdiği özel mektupta var.
Ama...
Akılcı ve gerçekçi satırların ötesinde bir büyük eksiğe işaret edeyim:
"Birlikte iktidar olmaya ve başarmaya mecburuz. Mecburdan öte mahkumuz" iradesi görünmüyor.
Aynı ortak irade eksikliği,
Merkez Sol'da da var.
Demokrasiyi korumak ve sağduyulu çözümlerin üretilmesine omuz vermek, medyanın,
Türkiye'nin Anayasal kuruluşlarının, kamuoyu oluşturan kurumlarının sorumluluğudur.