Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri Civaoğlu

Gözler bugün toplanacak MGK'da.
Manzara şudur:
1)MGK, iktidar boşluğunu dolduruyor gibidir.
Bu sakat bir görüntüdür.
Sanki iktidar olmayan bir hükümet, yani Refahyol... Ve hükümet olmayan bir iktidar, yani MGK var.
Oysa...
Anayasa ve demokratik hukuk devleti "kuvvetler ayrılığına" dayalıdır.

Yürütme hükümettir. İktidarını paylaşmaz.
Ne MGK ile... Ne başka güçlerle.
Çünkü iktidar tecezzi (bölünme) kaldırmaz.

2) Ancak, Anayasanın ve demokratik hukuk devletinin hayat bulduğu siyasetin doğasının da, bir kuralı var.
O da... Tıpkı fiziki doğa gibi, siyasetin doğasının da "boşluk" kabul etmediğidir. Boşlukların dolduğudur.
Refahyol, tükenme işaretleri vermekteyse...
Bu dikişleri atmış siyasi heyet, artık iktidar olmak anlamında muktedir değilse...
Sözü geçmiyorsa, ağırlığı kalmamışsa...
Ülke için çok tehlikeli bir iktidar boşluğu oluşturmuşsa...
Çözüm... Bu hükümetin süratle gitmesi ve yerini muktedir bir hükümetin almasıdır.
İktidar boşluğunu, MGK'nın ya da başka güçlerin doldurması gibi bir sakıncalı fiili durumun önlenmesi için aklın, hukukun ve demokrasinin yolu yeni hükümettir.
Demokrasinin şekil unsurları, yani genel seçim ve Meclis'te güvenoyu var diye özünü kurtlar yemiş, içi boşalmış, sırf dış kabuğu kalmış şu görüntü, siyaset vizyonunda kalamaz. Çekilmelidir.

3) Ancak, bu hükümetin, tarihin pek de mutena sayılmayacak köşesine gönderilmesi...
Yenisinin kurulması, asker telkini ya da darbe korkusuyla olmamalıdır.
Sebep, aslında bu hükümetin, artık dışarıya karşı Türkiye'yi temsil, içeride de otorite kalitelerinin tamamen tükenmiş olmasıdır.
Gerçekten...
Bir şekli hükümetin olduğunu, ama iktidarın olmadığını...
Türkiye
insanı da, dünya da görüyor.
AB, IMF gibi uluslararası kuruluşlar ve ciddi devletler uzun vadeli siyasetler için bunlarla masaya otururlar mı?
Gidici olduğu belli şu hükümeti, feleğin çemberinden geçmiş bürokrasi, sırtında taşır mı?
Ama hükümetin gidişi...
Ortakların 8 yıl kesintisiz eğitimde anlaşamamaları ve hükümet protokolünde ihtilaf gibi bir dekor olabilir.
Dünkü DYP Başkanlık Divanı ve RP Genel Sekreteri Asiltürk'ün açıklamaları belki de bunun işaretleridir.
Zaten o olmazsa, Meclis'teki karşı tavrın görünmeyen buzdağı gövdesi, bu hafta ortaya çıkacak ve Refahyol'a çarpacaktır.
Demokrasinin değirmenlerinde bu hükümet öğütülecektir.
4) Görülüyor ki... Bu hükümetin gitmesi ve iktidar boşluğunun MGK ya da başka güçlerle değil, demokratik süreç içinde oluşacak yeni hükümetle doldurulması bir ihtiyaç.
Ama nasıl bir hükümetle?
Ondan bundan derlenen oylarla, Meclis'te ancak elde edilecek kıytırık çoğunluğa, eğreti yaslandırılmış derme çatma hükümet de çözüm değildir.
RP'yi tek başına muhalefette bırakarak, merkez sağ ve merkez sol partilerin kendi aralarında didişeceği ara hükümet, en kötü formüldür.
RP'yi ilk seçimde, hem de daha da büyüterek iktidara taşıyabilir.
12 Mart
hükümetleri böyleydi.
12 Mart yönetimi, Erbakan'ın Milli Nizam Partisi'ni kapatmıştı...
12 Mart hükümetlerinin olağanüstü başarısızlıkları CHP'nin yanı sıra, Erbakan'ın isim değiştirmiş partisi MSP'yi iktidar yaptı.
Erbakan'ın 12 Mart'tan önce Meclis'te sadece kendisi vardı. İlk seçimde 42 milletvekili alarak döndü. İktidar ortağı partinin lideri olarak Başbakan Yardımcısı koltuğuna kuruldu.
Şimdi tarihten ders almak ve aynı hatayı tekrarlamamak zamanıdır.
Atatürk'çü laik kesim, Türkiye'nin çok büyük çoğunluğuna dayalıdır.
Seçim sistemi değişikliğiyle... Örneğin partilerin seçim ittifakı, iki tur, - belki - dar bölge yöntemlerinin akıllıca düzenlemeleriyle merkez sağ ve merkez solun uzun süre iktidara ağırlık koyacağı bir değişiklik.
Anayasa'nın laiklik ilkelerinin başta yargı olmak üzere bütün kurumlara, şahıslara ve partilere karşı özenle uygulanması...
Devletin küçülmesinden, sosyal güvenlik kurumları reformlarına, özelleştirme, yabancı sermaye için Anayasa değişikliklerine kadar temel hukuk düzenlemelerinin yapılması...
Vs...
Yeni hükümetten - asgari - beklenen budur.
O tavrın ilk işaretleri, Yılmaz'ın Çiller'e el yazısıyla yazıp gönderdiği özel mektupta var.
Ama...
Akılcı ve gerçekçi satırların ötesinde bir büyük eksiğe işaret edeyim:
"Birlikte iktidar olmaya ve başarmaya mecburuz. Mecburdan öte mahkumuz" iradesi görünmüyor.
Aynı ortak irade eksikliği, Merkez Sol'da da var.
Demokrasiyi korumak ve sağduyulu çözümlerin üretilmesine omuz vermek, medyanın, Türkiye'nin Anayasal kuruluşlarının, kamuoyu oluşturan kurumlarının sorumluluğudur.