GÜLMEK terapidir. 2009 Türkiye’sinde bu terapiye hepimizin ihtiyacı var.
Şahan Gökbakar bu yaşadığımız zamanın bilinç altına iyi teşhis koymuş.
Recep İvedik 2’yi izledim. Çok kez gözlerim yaşarana kadar güldüm.
Derinlere tüpsüz dalış yapıp düşünerek değil.
Gülmek ihtiyacını karşılamak için yapılmış ve tutmuş bir film.
Gişe rakamları da bunu kanıtlıyor.
Ancak... Dikkatimi çekti Gülsen Özbakan’dan kimse söz etmedi.
Oysa bana göre Gülsen Özbakan, Recep İvedik filminin kadın başrol oyuncusu...
Cabbar nine bu kadar mı güzel oynanır...
Bu kadar mı sempatik olur...
İnanılır gibi değil.
DONAN 3 BİN MEHMETÇİĞİN BACAKLARI KESİLMİŞTİ
SALKIM Hanım’ın Taneleri’nden sonra Güz Sancısı da büyük beğeni alan ve gişe yapan bir film.
Bu romanların altındaki imza, ekonomist olarak özel sektördeki başarılarının yanı sıra,
siyasette de doruklara çıkan ANAP Genel Başkan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yapan Yılmaz Karakoyunlu’nun...
Türkiye’nin önemli ve duyarlı dönemlerini, bugünün kuşaklarına aşk ekseni etrafında örerek anlatıyor.
Güz Sancısı, Tomris Giritlioğlu’nun yönetmenliğinde ilgiyle izleniyor.
Yılmaz Karakoyunlu, ŞEFFAF ODA’da anlatıyor:
Varlık Vergisi salınarak, azınlıkların serveti el değiştirmişti.
Taşralı küçük sermaye, azınlıkların elindeki işleri devralmıştı.
Salkım Hanım’ın Taneleri bunu anlatıyordu.
6-7 Eylül olaylarında azınlıklara ait dükkanların, işyerlerinin tahribi; bu kez hem sermaye, hem azınlıkların göçüyle sonuçlandı.
Peki sırada hangi romanlar var?
Karakoyunlu şimdi “Üç Aliler Divanı” adlı romanı yazıyor. İstiklal Mahkemeleri’ni anlatan bu romandan sonra “Beyaz Mahşer” yayımlanacak. Bu romanda da 1914 Aralık ayı sonunda binlerce Mehmetçiğin donarak öldüğü Sarıkamış faciası anlatılıyor.
Ruslara esir düşmüş 16 bin yaralı askerimizden 3 bine yakınının donan bacaklarının dizlerinden aşağısı kesilmiş.
Yılmaz Karakoyunlu, romanlarıyla ünlü ama siyaseti çok sevmiş “her an dönebilirim” diyor.
TÜRKİYE yakın tarihinde yaşanan 6-7 Eylül olaylarından sonra Türkiye-Yunanistan ilişkileri daha da sorunlu hale gelmişti. Bu olaylara ışık tutan Güz Sancısı filminde Beren Saat, babaannesi tarafından iş adamlarına, politikacılara sunulan Elena adlı “genç bir Rum kadın...”
Daha doğru bir tanımla bebekleriyle oynayıp konuşan bir çocuk kadın...
Medyada “Rum fahişe rolü” diye tanımlanıyor.
6-7 Eylül olaylarından yıllar sonra Ecevit’in yazdığı Ege’nin iki yakasında yaşayan ulusların dost olması gerektiğini anlatan şiiri, Şeffaf Oda’da Beren Saat okudu.
“Sıla derdine düşünce anlarsın / Yunanla kardeş olduğunu / Bir Rum şarkısı duyunca gör / Gurbet elde İstanbul çocuğunu ........./ Aramızda bir mavi büyü / Bir sıcak deniz / Kıyılarında birbirinden güzel / iki milletiz.”
Light fahişe
BANA göre ise bu haliyle “light fahişe...” Yaptığı işin ne olduğunun bile farkında olmayan karşı penceredeki Behçet’e (Murat Yıldırım) aşık. Dizilerindeki gibi bu filmde de yüksek bir performans yansıtıyor.
Çok kısa bir sürede “simge” isim olma yolunda önemli mesafe aldı. Büyüsü olan bir sanatçı.
Onu Aşk-ı Memnu’da bambaşka bir karakterle izliyoruz.
Orada da aynı başarı...
“Yasak aşk başladı” diyor.
Peki tercihi hangisi?
Behlül mü, Adnan mı?
Cevabı “tercih benim değil, romanın, senaryonun” oluyor.
Beren’in sesi de güzel.
Ziynet Sali’nin 6-7 Eylül olayları ve Türk-Yunan ilişkileri bağlamında söylediği Türkçe ve Rumca şarkılara bir ara eşlik etti.
Sen seyircisin bu hayatta
GÜZ Sancısı’nda Elena’nın aşkı Behçet’i oynayan Murat Yıldırım aslında mühendis.
Diploma almak için tek dersi kalmış.“Matematik benim aşkım” diyor.
Babası öğretmen. Okullarda kendi yazdığı, köy ağasını eleştiren piyesleri sahneye koyuyormuş.
Fakat oğlunun sahne tozu yutmaması ve pozitif bilim dalında kariyer yapması için Murat’a bu piyeslerde hiç rol vermezmiş.
Murat’ın tek rolü ne olmuş dersiniz?
Murat anlatıyor: “Birgün Nasrettin Hoca oyunu sahneye koydu. O zaman zorla rol kapmıştım.
Eşeğin içinde öyle bir saklanmıştım, eşeğin kıç tarafında...”
Yorumluyoruz: “İşte ilk basamak...”
Gülüşüyoruz.
Murat, üniversitede bir grup kuruyor. Orada bateri çalıyor. Tiyatro dersleri alıyor.
Dizilerde rol almaya başlıyor.
Ve... Başarı, şöhret geliyor ancak onun asıl tutkusu komedi oynamak...
Güz Sancısı’nda olaylar patlak verdiğinde Elena’nın babaannesi ona “ Tanıdım seni ben. Sen sadece seyircisin bu hayatta” diyor.
Bu söylem, Murat’ın oyunun rotasını çiziyor.
Ne yazık ki Türkiye’nin dramı, olaylara seyirci kalan milyonlar...
Kültür elçisi
PROGRAMDA Ziynet Sali Rumca ve Türkçe şarkılar söyledi.
Yeni çıkan “Herkes Evine” adlı albümünün Rumcası da Yunanistan’da çıkmak üzere.
Ke Sagapo (Seni Seviyorum) Ah İstanbul müziğinin üzerine Rumca versiyonu...
Sezen Aksu’nun “5 Çayı” nı da “Enas” “Kafes” diye Rumca söylüyor.
Güzel Rumca konuşuyor.
Sınırların ve suyun öte tarafında da iyi tanınıyor.
Katılımıyla ortamı daha da ısıttı.