Mustafa Koç’un deniz motoru Boğaz’daki şamandıraya çarpmış, su almaya başlamış...
Batacak...
Hem Mustafa Koç hem Amerikalı danışmanı Steven Kimmel yaralılar...
Koruması onlara cankurtaran yeleklerini giydiriyor ve suya atıyor.
İkisi de çarptıkları şamandıraya tutunarak yardım bekliyorlar.
Boğaz’daki büyük şamandıralar ve yalıların önlerindeki nispeten küçük şamandıralar, özellikle hava karardığında görülmezler.
Çoğu neredeyse su yüzeyinin altındadır.
Pas ve yosun nedeniyle deniz suyu rengini almıştır.
Bunlar mayın gibi tehlikelidir.
Sürat yapan küçük tekneler için daha da tehlikeli...
Mustafa Koç’un 8 metrelik hız motoru çarptığında neler olduğunu tahmin edebiliyorum. Devletin bu konuya el atması ve bütün şamandıraların fosforlu sarı ya da fosforlu kırmızı renge boyanmasını zorunlu hale getirmesi gerekir.
Boğaz’da büyümüş, tekneleri olan denizci bir ailenin çocuğu olan Mustafa Koç bile şamandıraya çarpmışsa İstanbul sularını çok da iyi bilmeyenlerin ne kazalar yaptığını sıralamıyorum.
Ancak onlar Mustafa Koç gibi bir şöhret olmadıkları için medyaya yansımıyorlar.
İlginçtir ki Boğaz sularını çok iyi bilen Rahmi Koç da şamandıraya çarpmıştı
Olayı artık görünmezler gezegeninde olan Feyyaz Tokar’dan dinlemiştim.
Rahmi Koç dümendeymiş.
Boğaz’ın Rumeli tarafında bir davetten dönüyorlarmış.
Motorda Feyyaz Tokar ve eşi Berna Tokar ile Rahmi Bey’in o zamanki eşi Çiğdem Hanım da varmış.
İki ailenin yalıları yakın...
Rahmi Koç, Feyyaz Tokar’a, “Otomobille ölmek uzun iş, gelin motorla sizi de karşıya bırakayım” demiş.
Ve Anadolu sahiline yaklaştıklarında motor bir şamandıraya çarpmış.
Tekne su almaya başlamış.
Batıyormuş.
Tekneden hanımlar atlamış ve sahile doğru yüzüyorlarmış.
Ancak...
Asıl sorun Feyyaz Tokar’ın yüzme bilmeyişi...
Üzerinde lacivert kostüm, çok sevdiği Church marka, tabanı kalın kösele pabuçlar...
Sahile nasıl yüzecek?
Rahmi Koç, “Feyyazcım hiç merak etme, bana sımsıkı tutunacaksın, ben de seni bir kolumla tutacağım, öbür kolumla kulaç atarak seni taşıyacağım. Ama sakın çırpınma, telaş yapma, ikimizi de dibe çekersin” diye uyarmış.
Ve gerçekten gecenin o saatinde, buz gibi suda dördü de sahile çıkmışlar.
Sonrasında işe onları tanımayan bekçinin karışmasıyla başlayan hikâyenin devamına girmeyeyim.
Feyyaz Tokar, “Rahmi hayatımı kurtarmıştı” diye anlatırdı.
Mustafa Koç’un da korumasına kaza sonrası “Beni bırak, sen Steven Kimmel’a bak” demesini şaşırmadım.
Babaya çekmiş...
“Geçmiş olsun” dileğimi iletiyorum...
Ayrıca kurduğu TURMEPA’nın “DenizTemiz” çalışmalarıyla Boğaz’ın, Göcek’in temizlenmesinde önemli katkısının yanı sıra Rahmi Koç’un Boğaz’daki şamandıraların fosforlu boyayla boyanmaları ve “zehir” sürülerek yosun tutmalarını önlenmesine de el atmasında fayda var. Yoksa... Devleti daha çoook bekleriz.
NEŞEYE ÖVGÜ
Beethoven 9. Senfoni’yi yazdığında sağırdı. Schiller’in “Neşeye Övgü” şiirinin üzerine yarattığı bir müzik şaheseridir.
Berlin Duvarı yıkıldığında çalındı...
Özgür ve demokratik dünya özleminin simgesi oldu.
Sonra...
Artık Avrupa Birliği’nin de marşı...
Evin İlyasoğlu’ndan duygu yüklü bir anı:
Beethoven 9. Senfoni’nin ilk icrasında, konseri kendisi yönetmeye çalışıyor.
Ancak koronun arasında arkadan yönetmeyi deniyor.
Çünkü duyamadığı için geriden ve görerek yönetmek daha etkin olur diye düşünmüştü belki de...
Eser biter.
Herkes ayakta alkışlıyor ama o hâlâ devam ediyor.
9. Senfoni’yi perşembe gecesi Lütfi Kırdar’da dinledik.
Başından sonuna 80 dakika süren harika bir müzik şöleni bu 9. Senfoni...
Şef Sascha Goetzel yönetiminde BİFO (Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası) çaldı.
Slovakya Filarmoni Korosu’nu ise Blanka Juhanakova yönetti.
4 sesi temsil eden soprano Çiğdem Soyaslan, mezzosoprano Aylin Ateş, tenor Michael Baba, bariton Arttu Kataja ise solistlerdi.
Müthiş alkış...
Asım Kocabıyık ve Ahmet Kocabıyık bu güzelliğin altındaki imzalar.
Bu denli sessiz, sade ama büyük katkı alkışlanır.