Bir süre önce TV'de anlatmıştım.
Galatasaray'ın şampiyonluk turu atacağı bugün keyifle tekrarlıyorum.
Merhum Metin Oktay, yakın arkadaşımdı.
1970'li yıllarda, hemen her akşamüstü, spor basınının kralı diye anılan Necmi Tanyolaç ile birlikte üçümüz birkaç kadeh parlatırdık.
Bir gün geç geldi.
O harikulade tevazu ve efendilik yansıtan yüz ve ses dili ile gecikmesinin nedenini yansıttı:
"Galatasaray'ın antrenmanına gittim.
İngiliz gene çok sertti.
'O zamanki İngiliz hocadan Metin hiç hoşlanmıyordu.
Baba Gündüz (Kılıç) gibi bir futbol psikoloğunun yoğurduğu ruhu, İngiliz'in yabancı ve bugün orada, yarın bir başka yerde profesyonel ellerini kabullenemiyordu.'
Antrenmanın yarısında, tanımadığım yenilerden bir çocuk
sahayı terketti. Kenara çekildi.
Küskün oturuyordu.
Hemen yanına gittim.
Gözleri dolu doluydu.
Damlalar her an boşalacak gibiydi.
'- Burayı bırakıyorum Metin Ağbi.
Geldiğim yere; Adana'ya dönüyorum.
Ben, burada, bu ortamda yapamam...'
Ona, benim de bir zamanlar İzmir'den geldikten sonra aynı duygulara kapıldığımı, İzmir'e dönmek istediğimi... Sonra mücadele ederek Metin Oktay olduğumu anlattım.
'Mücadele et.
Sen duygusal bir adamsın.
Hisseden kazanır' dedim.
Ve kalmaya söz verdi.
Sahaya döndü" dedi.
O küskün Adanalı genç futbolcunun adı Fatih Terim'di.
Yıllar önce Metin'i Galatasaray'da bırakan büyük futbol psikoloğu merhum Baba Gündüz'dü.
Fatih Terim'e de Metin Oktay saha dışından uzun süre aynı yakınlığı ve sıcaklığı gösterdi.
Terim'in güvendiği adam oldu.
Ne tarafa?
Sonra...
Onun meşhur bir sözü vardı.
İngilizce'yi
- bilerek - deforme eder ve klasik bir söylemi sempatik bir hale getirirdi.
Gülümseyerek söyledi:
"You are my I love you."Sonra da gene kendine özgü telaffuzu ile içki kadehini kaldırdı ve şöyle dedi:
"Şerefe..." Ardından gene her akşamki soruyu tekrarladı:
"Ne tarafa?"Bunun anlamı, o gece nereye gidileceği idi.
Ona yıllar sonra, o gece için değil de, bugün için cevap vereyim:
"Şampiyonluğa..."Senede bir gün
Bugün
Galatasaray, Ali Sami Yen'de şampiyonluk turu atacak.
Bu şampiyonluğun ilhamı, yüzyıla yakın geçmişi olan
Galatasaraylılık ruhudur.
O
esini sanat yapıtına çeviren usta ise,
Fatih Terim.
Terim, Galatasaray formasını ablasına diktiren
Ali Sami Yen'in,
Türk futboluna "ocaktan" hocaların, yabancılara ilk üstünlük örneğini veren
Gündüz Kılıç'ın, sahaya ibadet edercesine çıkan
Metin Oktay'ın harmanıdır.
Dahası...
Bu harmanı, kendi
Anadolu insanı duygusallığında demlemiştir.
Türkiye insanı, minareler arası mahyasını da sever, gökdelenin pırıltısını da.
Ramazan pidesiyle iftar açmanın lezzetinde duygulanır.
Boğaz'da balıkla iki tek rakıdan da zevk alır.
Hem muhafazakardır hem geleceği kucaklamak ister.
Türk futbolcusu, bu prototipten farklı mı?
İşte
Fatih Terim bu psikolojiyi iyi bilen, elindeki insan hamurunu iyi yoğuran bir psokoloji ustasıdır.
Nöbetçi eczane
Evi nöbetçi eczane gibi
24 saat Galatasaray'a açık.
Futbolcular istedikleri zaman geliyor, sorunlarını açıyor,
Fatih çözümü üretiyor.
Kendi olanakları ile neler yaptığını dinledim.
Yansıtmak, hem onu üzer hem
Galatasaray camiasının geleneklerine aykırıdır.
Sadece, sanırım şunu belirtmemde sakınca yok.
Bundan birkaç ay önce,
Galatasaray'ın
Ankara'da yenildiği maç, kulüpte büyük sarsıntı yapıyor.
Fatih Terim, açıkça değil ama ima yoluyla, görevi bırakabileceğini hissettiriyor.
O gece, ilk kez kendileri için değil,
Galatasaray için
Terim'in evine geliyorlar.
"Hoca seni bırakmayız.Sen bizi bırakırsan... Ki, bunu da şu sahneden sonra yapamayacağını biliyoruz" derler.
Gözler bulutlanır,
Fatih ve yardımcıları kalacaklarını söylerler.
Bu olay, o gece oraya gömülür.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr