Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Maltasında insani duyguların volta attığı Tanülkü yapımı "Güzel Sanatlar Koğuşu" mu? Pazartesi gecesi Bayrampaşa Cezaevi'nde tiyatro izledim.
Adı MİSAFİR... Oynayanları birer "zorunlu misafir" olan mahkumlardı...
Oyun bittiğinde bir alkış seli koptu.
Bütün salon ayaktaydı. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Cezaevleri Genel Müdürü Ertosun, Başsavcı Çitici, Cumhuriyet Savcısı Yavuzyılmaz, Bayrampaşa Müdürü Er, Kadıköy Başvcı Vekili Çakar ve Bayrampaşa Kaymakamı Özdal... Aralarında Meltem Cumbul, Okan Bayülgen'in bulunduğu sanatçılar... Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi...
Oyuncuların ve onları alkışlayanların yanaklarından damlalar yuvarlanıyordu.
Sahnedekiler için elleri kelepçeli, başları önde... yıkık ve tükenmiş halde itelendikleri damaltında geçen aylar ve yıllardan sonra gardiyandan müdüre, savcıdan genel müdüre, bakana kadar hepsi tarafından alkışlanmak, yazgının inanılmaz güzellikte bir "U" dönüşüydü.

Oyun sonrası MİSAFİR'deki Bayrampaşa "misafirleriyle" söyleştik.
Tebrikleri kabul ediyorlardı.
Ayakları yerden kesilmiş gibiydiler...
Eğitimleri neydi?
İçlerinde oyunun iki yöneticisinden biri olan Amsterdam Tiyatro Akademisi Drama ve Yöneticilik Bölümü mezunu Ercan Doğan, -İşletme Fakültesi mezunu Ahmet Okur, Gümrük İşletme mezunu Abdi Sumak, İtalya Siyasal Bilgiler eğitimi almış Mustafa Çetin gibi diplomalılar var.
Diplomalı olmayanlarıdaki zeka pırıltıları da dikkat çekici...
İşte MİSAFİR broşüründen iki örnek.
Tuncay Başaran: "yüksek ilkokul mezunuyum. (!)"
Kamil Aksöz: "Buraya dinlenmeye geldim. Rahat vermediler. Tiyatro çalışmalarına kattılar. Şimdi de kovmak istiyorlar. Ama beceremeyecekler. (!)"


Bu kara mizah sanki yılların tiyatro kulislerinden süzülme...
Neden düşmüşler cezaevine?
Çoğu "uyuşturucudan."
Arkadaş önerisiyle ilk kullanımlar. Sonra tutku. Ardından bunu iş haline getirmek.
Pırıl pırıl insanların yaşam çizgileri böyle kararmış.
Neyse ki...
O sayfalar artık kapanmış.
Onlara, Sertab Erener'in seslendiği gibi "yeni bir iş, yeni bir hayat" lazımdı.
Artık buldukları izlenimini verdiler.
Devlet ve Şehir Tiyatrolarırnın kapıları onlara açılmalı.
Zaten yasa gereği eski mahkum çalıştırma zorunlulukları yok mu?

Turgay Tanülkü... Leningrad Akademisi'nde drama ve psikojimnastik eğitimi almış.
Devlet Konservatuvarı Yüksek Bölümü'nden mezun.
Devlet Tiyatroları sanatçısı.
1983'ten bu yana çeşitli hapishanalerde "gönüllü mahkum yönetmen" olarak hapishanelerin "zorunlu misafiri mahkumlarla" tiyatro sahneye koyuyor.
Bayrampaşa'da sahnelenen MİSAFİR bunlardan biri.
Sessiz, gösterişsiz fakat büyük bir katkı.
Tanülkü'nün Türk sinemasında güçlü bir soluk olan Ömer Vargı ile bir girişimleri var.
Bayrampaşa'nın sinema salonunda yıllarca önce film gösterilirken kavga patlamış. Olaylar büyümüş. O tarihten beri salon kilitli.
Vargı'nın ve Tanülkü'nün katkılarıyla sinema salonu onarılıyor.
Makine yenileniyor.
Bir gala düzenlenecek.
Kavga patlayınca durdurulduğu kareden başlayarak film devam edecek.
Türkiye'de güzellikler de oluyor.

Daha yakın zamana kadar Bayrampaşa kurtarılmış bölge gibi bilinirdi.
Şimdi...
Ağalık ve örgüt egemenliği noktalanmış.
Koridorlarda volta atılamıyor.
Tabanca, uyuşturucu, dışarıdan yemek, içki, cep telefonu dönemi bitmiş.
Sadece son aylarda 55 tabanca ve 500'ün üzerinde cep telefonu toplanmış.
Mahkumlar can güvenliğine kavuşmuş.
İş atölyesi, kütüphanesi, reviri, diş kliniği pırıl pırıl.
Bunlar başarı...
Keşke, MİSAFİR'in yazarı Bilgesu Erenus'un belirttiği gibi karşı binada ölüm orucuna yatmış 35 gencin hüznü bu güzellikler üzerine yansımasaydı.