Anlatayım... Devlet Tiyatrosu sanatçıları dizilerde oynayamayacaklar. Oynarlarsa devlet memurluğundan istifa edecekler. Bence "çok yanlış bir karar". Devlet Opera ve Balesi'nin başında olan değerli sanatçı Meriç Sümen'in yaşamından bir kesitle belki yanlışlığı çarpıcı bir örnekle ortaya koymuş olurum. Meriç Sümen'in eski eşi mimar Kayhan Bakan, ilk gençlik yıllarından yakın arkadaşımdır. Ankara Koleji'nde basketbol oynardı. Güzel dans ederdi. Çok iyi dosttur. Kolejin popüler öğrencisiydi. Üniversiteyi Danimarka'da okudu. Kraliyet Akademisi'ni bitirdi. Parlak ve umut veren bir mimar olarak Türkiye'de çalışmaya başladı. Bir süre sonra da dönemin ve bütün zamanların en iyi Türk balerini Meriç Sümen'le evlendi. Yıllar geçti. Meriç Sümen başarıdan başarıya uçuyordu. Fakat Kayhan'dan beklediğim mimari performansa tanık olamıyordum. Bir söyleşimizde çok duyarlı olduğunu bildiğim bu arkadaşıma "kariyer grafiğinde beklediğim tırmanışın neden olmadığını" sordum.Yaşamımda duyabileceğim en şövalye yanıtı verdi:"Ben Türkiye'nin yetiştirdiği küresel bir değerin eşiyim. Böylesine büyük bir sanatçının ayrıntılarla uğraşmaması, sadece sanata yoğunlaşması gerekir. Ama, devletin verdiği maaşla bunu yapabilmesi mümkün değil. Ben onun sanat dışındaki bütün hizmet gereksinimini karşılıyorum. O nedenle çok sevdiğim mesleğimde frene bastım. Hem Meriç'e hem de onun temsil ettiği sanat ve kültüre hizmet ediyorum." Kayhan'ı dinlerken gözlerim buğulanmadı dersem abartmış olmam. İlk gençlik yıllarımızda da duyarlıydı, ama böylesini hiç beklemiyordum. Sürpriz oldu. Şu topraklarda hangi erkekte böyle bir saygın duyarlılık olabilir. Ne yazık ki bir süre sonra ikisinin yolları ayrıldı. Evliliği bittikten sonra Kayhan pırıltıları mimarisine yansıdı. Beyoğlu'nun ve adaların yeniden kazanılışında onun imzası var. Örnek eş Meriç Sümen, yansıttığım şu birkaç satırın derinliğinde yıllarca yaşadı. Şimdi...Türkiye'nin aynı durumdaki pek çok değerli sanatçısı, televizyon dizileri ile yaşam çıtalarını biraz olsun yükselten olanağa kavuşmuş bulunmakta. Maddi olanak da tıpkı sevgi ve alkış gibi sanatın ve yaşamın bir ödülüdür. Devlet, tiyatro, opera, bale sanatçılarına, bütçe ilkelerine göre çok sınırlı olanaklar veriyor. Sanatçılarımızı sıradan memur gibi bir statü çerçevesine hapsetmek nasıl da büyük yanlış. Doruklara sunulur... "Devlet tiyatrosu, operası ve balesi sanatçıları hatta belediye kadrolu sanatçılar büyük çoğunluğuyla okulludur..." Onlar, kadrosunda yer aldığı TV dizilerine, özel gösterilere, özel tiyatrolara düzey getiriyorlar. Yıllarca aldıkları oyunculuk eğitimlerini yansıtıyorlar. İşyerinde eğitim konsepti içinde aynı kadroda yer alan gençlere çok şey öğretiyorlar. Kaliteyi yukarılara çekiyorlar. Eğer devletin tiyatro oyunlarına çıkmadıkları gibi bir gerekçe varsa, bunun çaresi, her yıl belirli sayıda gün, devlet sahnelerinde çalışmaları zorunluluğu koymaktır. Yoksa onları bordroya çivilemek değil. Çıtayı yükseltmek KAYAHAN'DAN SON ALBÜM Kayahan'ın son albümü gene harika. Nasıl da büyüleyici bir dili var. "Bulutlardan bir damla olsam. Kirpiğine konsam..." Gözyaşını böylesine ifade etmek için Kayahan olmak gerek. Albümün ilk parçasında var bu söylem. "Nasıl Ayrılacağız" şarkısı bence yaza damgasını vuracak. Şeffaf Oda'da bu şarkıyı söylediğinde Pelin Batu'nun gözleri bulutlandı. Sonra damlalar yanaklarından süzülüyordu. Bir önceki albümünün tanıtımı da bizim programda olmuştu. O zaman da bir parçasını tüm yaz boyu dinlemiştim."Seninle her şeye varım ben...Sen benim uğurlu yolumsun.Yıldızlara yürürüm seninle..."Kayahan, kanseri iki kere yendi. Uzun yıllardan sonra tekrar baba olan Kayahan'ın yorumu, "Allah bu çocuğumu da büyütmemi istedi" oldu. Kayahan'a şarkılarının bu denli güzel olmasının nedenini sordum;"İçimdeki Kayahan'ın birikimi ve kendini dışa içtenlikle yansıtması..." cevabını verdi. gunericivaoglu@milliyet.com.tr