YEREL seçimde oy kullanmak için “TC kimlik numarası” zorunluluğu “sorun” oldu.
Nüfus müdürlüklerinde her gün kıyamet kopuyor.
TV ekranlarında binlerce kişinin birbirini ite kaka numara almaya çalıştığını izledim.
Belki garip gelecek ama “sevindim” diyebilirim.
Çünkü... Demek millet “oyunu kullanmakta kararlı.” Sandığa gitmeyenler genellikle AKP’ye oy vermeyen kesim.
O nedenle demokraside denge ve seçenek oluşturmak bakımından katılımın yüksek olması önemli.
Öte yandan... Görüntülerin üzücü olan yönü ise madalyonun öbür tarafı...
Son haftalara kadar neden beklenildi?
Ortada bir laf dolaşıyor; “YSK, TC kimlik numarası zorunluluğunu seçimlere sadece 3 hafta kala açıkladı...”
Araştırdım.
Doğru değil.
YSK, Ocak 2009’dan beri TV ve radyo haberlerinin sonunda bu çağrıyı yapıyor.
Sadece bizim milletimiz bu çağrılara kulak vermemiş.
YSK’nın “oy verirken TC kimlik numarası istenmesinden vazgeçmesi” yolundaki söylemlere gelince... Mümkün değil.
Mart 2008 tarihli, seçimin temel hükümleri hakkındaki yasada bu uygulama “zorunlu” olarak öngörülmüş. YSK, yasayı yok farz edemez.
Peki... Nüfus idarelerindeki bu karmaşa nedeniyle “10 milyona yakın seçmenin oy kullanamayacağı” iddiası, seçimin meşruiyetini sakatlamayacak mı?
Aldığım bilgiye göre, başka kimlik kartları da oy kullanırken tıpkı numaralı nüfus cüzdanları gibi kabul edilecek.
Bizim basın kartları... Sürücü ehliyetleri... Meslek kuruluşlarının soğuk damgalı kimlik kartları (örneğin... Baroların avukatlık kartları.)
Buna benzer, bir dizi, üzerinde TC kimlik numarası olan soğuk damgalı kartlar oy verirken sandık kurulları tarafından kabul edilecek.
Bütün bunlara rağmen gene de muhalefet partilerinin reflekslerindeki ağır aksaklığa işaret etmek isterim. Özellikle CHP’nin seçmeni “sandık başına gitmekte nazlı olanlar” diye tanımlanabilir.
Onları oy vermeye göndermek için liderin ve başkan adaylarının her konuşmalarında “TC kimlik numarasına” vurgu yapmaları gerekirdi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gönüllüler grubu “OY VER” kampanyası başlattı.
Hedef; Etiler, Suadiye, Nişantaşı, Bebek, Beşiktaş, Yeniköy ve diğer CHP’ye yakın yörelerde nasıl olsa AKP kazanacak bezginliğiyle sandığa gitmeyecek olanları hareketlendirmek...
Sadece geçen seçimde sandığa gitmeyenlerin sayısı 2.5 milyon. Yani... Seçimi kazanan AKP’nin aldığı oydan fazla.
O halde CHP, tüm “sandığa nazlı” seçmeni hareketlendirmeye ve onlara, “TC kimlik numarası taşıyan nüfus kâğıtları ve alternatif belgeleri tanıtmaya” odaklanmalı.
Ve bir o kadar önemli konu da seçim sandıklarının başında adam bulundurmak... Hele toplamlar elektronik ortamda yapılırken0 hiç değilse sandık toplamlarının sağlıklı olması olası tezgâhlara karşı “baz veri” sağlayabilir.
MILK
SEAN Penn’in Oscar aldığı “MILK” filmini izledim. 2 günlük bir yurtdışı gezisinin en keyifli saatlerindendi.
Demokrasi açısından anlamlı.
Paris’in Belediye Başkanı Bertrand Delanoe homoseksüel.
Bunun çoğunluk tarafından nasıl benimsenen bir politik seçim olduğunu, nedenlerini kafamda sorgularken, aynı şehrin bir sinemasında izlediğim “MILK”, bazı şifreleri çözüyordu.
Nasıl da bir çetin yolculuk olduğunu ortaya koyuyordu.
Sean Penn filmde San Fransisco’da seçim kazanan ilk politikacı.
Karşısında başta Ronald Reagan olmak üzere ne kodomanlarla mücadele etmek zorunda kalmıyor ki...
Kentteki Castro semtinden başlayarak önce San Fransisco’daki, sonra Amerika’daki kadın, erkek tüm eşcinselleri örgütlüyor.
Çok zor iş. Çünkü o tarihlerde eşcinsellik “akıl hastalığı” olarak görülüyor.
Onların bulunduğu barlara, diğer mekânlara polis baskın yapıyor, onları dövüyorlar. Böyle bir ortamda eşcinselleri örgütlemenin yanı sıra eşit insan hakları adına siyah ve sarı renkli azınlıkları, fahişeleri, aydınları, sivil toplum örgütlerini de yanına alıyor.
İki kez kaybettikten sonra 3. seferinde belediye meclisine seçiliyor.
Ama... Hazin son daha bu zaferin başında ırkçı diğer aday tarafından hem o, hem de belediye başkanı tabancayla öldürülüyor.
“Zamanın ruhu” denen şey doğru.
Bakınız demokrasiler nereden nereye geliyor..